... kul sevince aşk olur.Adı Yunus Peygamberin duasından etkilenen dedesi tarafından koyulan Garip Yunus, çocukluğunda göçmen bir kuş gibi zamanın şartları hasebiyle oradan oraya sürüklenmiştir.
Dedesinin tasavvuf ehli olması ise onun eğitim hayatının çok erken yaşta, Ahi Evran Medresesinde başlamasına vesile olmuş.
Savaşlar sırasında babasını ve kardeşini kaybeden Yunus, eğitim süreci içindeyken de dedesini ve kısa bir süre sonra da annesini kaybetmiş. Bu sebepten medrese eğitimi yarım kalmıştır.
"Bir Garip Yunus'um artık ben" demesi, ailesinden herkesi kaybedince dünyada yalnız kalmasındandır.
"Himmet mi istersin yoksa buğday mı?" sorusu ise Yunus'un yolunu belirleyen levha olmuştur. O ki ilk anda sorudaki kerameti çözemedi bu yüzden de nasibini Tapduk Emre kapısında aramaya yollandı..
Allah aşkıyla nasiplenmek için nefis terbiyesine girdiği bu süreçte gönül titreten aşkı bulunca Yunus, neyi ararken neyi buldum diyerek kendini cezalandırmak adına Taptuk Emre dergâhını terk eder. Uzun zaman sonra sevdiğinin evlendiği haberini alan Yunus, içine düştüğü aşkın ateşiyle dergaha geri dönerek dünyalık ne varsa kapıda bırakmaya bu sefer hazır olduğunu bildirir.
Dergaha yeniden kabul ediliş ise başka bir sürecin başlangıcı olacaktır. Hem himmet uğruna pişme noktasına gelip hem de dünyadaki yalnızlığına son veren gelişmeleri ardı ardına yaşayan Yunus, yine bir anda elinde ne varsa kaybeder. Arayışını hiç bitirmediği bu dönemde Mevlana ile de gönül dostluğuna ulaşır.
Başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez dediğimiz ne varsa aslında Yunus'un bu dünyadaki sınavından ibarettir. Dünyalık olarak belki sadece insan sevgisi kazandı ama işte o sevgi O'nun ahiretini de kazanmasına sebep oldu...
