Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

438 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Dindarlık Maskesi Takan Dinciliğe Maun Duvarı
Yaşar Nuri Öztürk’ün kitaplarını zaman zaman okurum. Kendisi en çok okuduğum, düşüncelerini en çok merak ettiğim ilahiyatçılar arasında yer alıyor. Çünkü Yaşar Nuri İslam dinini anlatırken safsataları, hurafeleri dile getirmiyor, geleneksel dil söyleminin dışına çıkıyor, ülkemizde din adına sergilenen dinsizliği anlatmaya cesaret edebiliyor, sözünü budaktan sakınmıyor, dinini mantığının süzgecinden geçirerek anlamaya çalışıyor, din kavramına yalnızca ritüellerin yerine getirilmesiyle tamamlanan bir “muamma” olarak bakmıyor, din kuyusunun en derinine girerek orada ne bulduysa yeryüzüne çıkarıp okurlarıyla paylaşıyor, yıllardır doğru bildiğimiz yanlışları anlatmaktan çekinmiyor. Öztürk aynı zamanda üslubuyla da dikkat çekiyor. Ancak çıktığı televizyon programlarına göre yapıtlarındaki üslup daha nitelikli ve kuvvetli. Türkçeyi kullanış biçimi hiçbir yazarınkine benzemiyor. Seçtiği sözcükler, kurduğu cümleler, benzerine hiçr rastlamadığım tamlamalar, yaptığı tanımlar gerçekten de övgüye değer. Belki kendisini övmede abartıya kaçtığımı düşünenleriniz olacaktır, ancak Maun Suresi Böyle Buyurdu kitabını okuduğunuzda sizin de benimle aynı kanaate varacağınıza eminim. 2011’de kitap dünyasına adıma atan Maun Suresi Böyle Buyurdu (Maun kelimesindeki yazarın kullandığı uzatma işaretlerini kullanmaya gerek duymuyorum.) 438 sayfadan oluşan devasa bir kitap. Sadece kalınlığından dolayı devasa değil, içeriğiyle de bu sıfatı hak eden bir yapıt. Yaşar Nuri kalemi eline alıncaya kadar topladığı bütün bilgi birikimini bu kitaba yedirmiş gibi bir his kapladı içimi kitabı okurken. Kitabın bazı okurlara ağır gelmesinin sebebi bu olsa gerek. Eğer dinî meselelerde altyapınız yoksa, daha önce hiç Yaşar Nuri Öztürk kitabıyla tanışmamışsanız Maun Suresi Böyle Buyurdu’nun size ağır gelmesi yadırganacak bir durum değil. Bu çalışmadaki temel mesele, başlıktan da belli olduğu üzere, Maun suresi. Yazar yedi ayetten oluşan bir sureyi incelemiş enine boyuna. Bu sureyi öylesine derin anlamlı ve çok boyutlu işlemiş ki bilimsel bir makaleyle ele alınması yeterli olabilecek bir meseleyi kitap boyutuna eriştirmiş. Bu kadar kapsamlı anlattığı için bazı yerlerde tekrarlara düşmüş, aynı konuları farklı cümlelerle servis etmiş. Ne var ki bu tekrarların göze batmadığını, sıkmadığını da belirtelim. Tekrarlarla aslında meselelere çeşitlilik, renklilik kazandırılmış. Ele alınan konuların çeşitli örneklerle iyice kavranması amaçlanmış. İletilen mesajın, okura benimsetilmek istenen fikrin daha iyi anlaşılması için Hazreti Muhammet döneminden ve ona en yakın sahabilerin davranışlarından örnekler verilmiş. Öztürk diğer kitaplarında Muaviye’yi nasıl “İslam’ın kara belası” olarak değerlendiriyorsa bu kitabında da yerden yere vurmaktan geri durmuyor. Çünkü Emevi zihniyetini ilk kurumsallaştıran kişi olan Muaviye saltanat dinciliğini başlatıp kafasına göre bir din uyduruyor. İslam dininin asıl mesajlarının, nasihatlerinin önüne perde geriyor. İslam dinini sosyal hayatı düzenleyen bir din olmaktan çıkartıp suya sabuna dokunmayan, cennetin nasıl kazanılacağını kendisinin belirlediği bir alana itiyor. Gücü elinde bulunduran Emevi zihniyeti Kur’an’ın geniş kitlelere eksik veya yanlış tanıtılmasının en önde gelen müsebbibi olarak adını andığımız yazarın kitaplarında sıklıkla tenkit ediliyor ve daha da ileri gidilip lanetleniyor. Öztürk’ün çalışmalarını incelediğimizde Emevi kodamanları ve onların din anlayışı ile ilgili olarak tek bir müspet söze rastlamıyoruz. 7 ayetlik Maun suresinin özünde kamu için harcanması gereken paranın israf edilmesi, iktidarı ellerinde bulunduranların toplanan vergileri yetimin hakkını gözetmeden kullanması, yardım için toplanan paraların iç edilmesi yatıyor. Yaşar Nuri bu ayeti açıklarken sıklıkla Deniz Feneri davasını örnek veriyor. Çünkü bu olayda Maun ihlalinin yapıldığı apaçık ortada. Almanya’daki savcıların ortaya çıkardığı bu olayın içeriğinde camilerde Müslümanlardan yardım adı altında toplanan paraların yoksullara dağıtılacağına amacının dışında başka başka yerlere ulaştırıldığı göze çarpıyor. (Hatırlarsanız Türkiye’deki bazı isimler de bu davaya dâhil edilmişti. AKP bu davada kötü bir sınav vermiş, Deniz Feneri Derneği’nin Türkiye’deki ayaklarını koruyup kollamış, olayın üstünü örtmek için elinden geleni yapmıştır. Gayrimüslim savcıların ortaya çıkardığı Deniz Feneri olayı Müslümanların İslami hassasiyetlerinin sömürüldüğü, Müslümanlarda onarılamayacak kadar derin yaralar açan ne ilk ne de son olaydır. YİMPAŞ ve Kombassan olayları da aynı zihniyetteki başka bir çetenin Müslümanlardan topladıkları paraları amaç dışında kullanmalarına dayanıyor. İşte Maun suresi din adı altında dinsizlik, hayır adı altında iblislik, Allah adı altında münafıklık sergileyenleri tokatlıyor. Yazar Kur’an’ın mesajlarının evrensel olduğu hakikatini göz önünde bulundurarak dünyadaki Maun ihlalcisi en büyük devletin ABD olduğunu ortaya çıkıyor. Sayılarla örnekler vererek ABD’de paraların nasıl israf edildiğini, ABD’nin dünyadaki bütün insanların hakkına nasıl tecavüz ettiğini anlatıyor. Ekosistemin dengesini bozanlar, sırf daha çok kâr elde etmek için dünyanın normal gidişatının ayarlarıyla oynayanlar, insanlar için harcanması gereken paraların silah tüccarlarına harcanarak zaten kıt olduğu bilinen kaynakların adilane kullanılmaması en büyük Maun suresi ihlalleri olarak göze çarpıyor. Kitapta dindarlıkla dinciliğin arasına kalın bir çizgi çekiliyor. Dindarlıkla dincilik ters orantılı işler. Dindarlık arttıkça dincilik azalır veya dindarlık azaldıkça dincilik artar. Ne yazık ki Türkiye’de dindarlık yerine dincilik artıyor. Din topluma daha çok nüfuz ediyor, ağırlığını koyuyor gibi görünse de aslında din değil, İslam adı altında riyakârlık, vurgunculuk, ahlaksızlık, takiyecilik geçer akçe hâline geliyor, hiç kimsenin yardırgamadığı davranış biçimlerine dönüşüyor. Toplumun içine bir virüs gibi giren ve bir kere girdi mi önü alınamayan bu dincilik illetinin Türk ulusunun arasında iyice yaygınlaştığını görmek bizi ürkütüyor. Yaşar Nuri pek haklı olarak şöyle diyor kitabında: “Dinselleşme arttıkça ahlaksızlık, vurgunculuk ve ikiyüzlülük de artıyor. Böyle bir çarpıklık tarihte az görülmüştür.” (12. baskı, 284. sayfa) 438 sayfalık kitapta ele alınan meselelerin hepsini bir yazıya sığdırmanın imkânı yok. Bu yazıda ayrıntılara girmeden Maun suresinin özünü, ana fikrini anlatmaya gayret ettim. Oysa bu hacimli kitapta Hz. Osman dönemi, Ebu Zer’in hangi dava uğruna mücadele ettiği ve kimleri karşısına aldığı, Maun suresinin dolaylı yoldan işaret ettiği “sosyal demokrasi”nin anlamı ve içeriği, Hz. Muhammet’in kimlerin cenaze namazını kılmadığı, Tume bin Übeyrık olayının detayı ve bu olaydan çıkarılması gereken dersler, Maun suresinin ihlalinde Diyanet’in payı vb. konular da işlenerek belli ki yazarın kitabı yazmaya başlamadan çok önce zihninde açtığı Maun suresi dosyası kapatılmış. Bu vesileyle ele aldığımız kitabın yazarına Allah’tan rahmet dilemeyi bir borç biliyoruz. Her ne kadar Allah’tan rahmet dilemek yerine cehennem azabı dileyen “makbul görünümlü melunlar”, “İdris suretinde iblisler” (Tabirler Yaşar Nuri’ye aittir.) olsa da...
Maun Suresi Böyle Buyurdu
Maun Suresi Böyle BuyurduYaşar Nuri Öztürk · Yeni Boyut Yayınları · 2011197 okunma
··
404 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.