Nesiller boyunca güzellik, cömert bir göğüs böl-
gesi ve ince belin eşlik ettiği narin bir yapıya sahip
olmayı gerektirmişti. Çene hattı belirgin, elmacık
kemikleri çıkık ve burun da kalkık olmalıydı. Dol-
gun dudak makbuldü, ama dikkat dağıtıcı ölçüde
dolgun olmamalıydı. Gözler ya mavi ya da yeşil;
aynı zamanda da iri ve parlak olmalıydı. Saçlar
uzun ve gür olup, bir şelale gibi gürül gürül dö-
külmeliydi omuzlara –tercihen de altın renkli.
Simetri, aranan özellikti. Gençlik mi? Bu olmazsa
olmaz noktaya değinmeye dahi gerek yoktu.
Kadın dergilerinin, güzelliğin yazılı kurallarının
olduğu ve ticarileştirildiği ilk yıllarından bu yana standart buydu. Sözde kuğu kadar zarif muhte-
şem güzellikler –Catherine Deneuve, sosyetik C.
Z. Guest ya da Grace Kelly gibi kadınlar– bu ideale
en fazla yaklaşanlardı. Bir kadın mükemmelliğin
bu versiyonundan ne kadar saparsa, o kadar egzo-
tik hâle geliyordu. Bu sapmanın çok fazla olduğu
durumlarda ise kadın basit bir yaklaşımla daha az
çekici –daha az arzulanabilir ya da daha az değer-
li– kabul ediliyordu.
Ve bazı kadınlar –siyahi ve koyu tenli ya da şiş-
man veya yaşlı kadınlar– içinse güzellik böylesi
bir perspektifte imkânsız gibi bir şeydi.