Bin Hüzünlü Haz, Hasan Ali Toptaş'ın okuduğum ilk kitabıydı. Zor bir kitaptı, cümleler alabildiğine uzuyor, derinleşiyordu... Ortada belirli bir hikaye yoktu, zamanın içinde kayboluyordum; kelimelerin dansettiğini görüyor ama müziği duyamıyordum, kitabı bitirdiğimde yorulmuştum ve Hasan Ali Toptaş'ın bir kitabını daha okumayacağıma karar vermiştim...
Nasıl oldu bilmiyorum, 10 tane kitap arasında hangi kitabı okuyayım diye düşünüp karar veremezken gözümü kapattım ve parmağımı attığım yerde Kayıp Hayaller Kitabı'nı buldum. Dedimki bak Hasan Ali Toptaş, bu sana verdiğim son şans... Sana 10 dakika veriyorum yine öyle boşlukta kelimeleri dans ettireceksen dahada okumam seni...
Başladım okumaya, ara verdiğimde neredeyse kitabın yarısını bitirmiştim... Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım ender kitaplardan biriydi bu ve ben neredeyse önyargımın kurbanı olup bu kitabı belkide hiç farkedemeyecektim...
Açıklayıcı betimlemelerin değil sanatsal betimlemelerin hakim olduğu bir kitaptı. Zamanın ya da olayların hakim olduğu değil, ruh portrelerinin, anıların, hayallerin anlatıldığı ama hikayenin içinde kaybolmadığınız, etkileyici bir kitaptı...
Bazı kitaplar zaman geçirmek için okunur, çoktur böyle kitaplar, okuyucu kitleside çoğunluğu oluşturur...
Ama kendini tanımaya ve keşfetmeye çalışan, hislerini ifade edebilmek isteyen, hayallerinin sınırlarını test etmek isteyen insanların severek okuyabileceği bir kitap bu...
İlgililerine tavsiye ederim...