Video'yu izledim. Kitap alırken, muzlu pasta örneğinde olduğu gibi aynısından 10 tane kitabı hiç kimse satın almaz. Aynı konu da olsa, farklı yaklaşımlar mutlaka vardır. Bu da aslında bütün profesyonel okuyucuların yaptığı gibi "karşılaştırmalı okuma" olmakta.
Öte yandan, okuyamadığınız kitabın kütüphanenizde olması önemlidir. Bir kitabevinin eviniz olması gibi. Eğer ciddi okuyucu ve meraklı, üretken birisi iseniz, elinizin altında okumadığınız kitapların olması iyidir (büyük yazarlar bunu önerir), bir şekilde el atarsınız. Burada esas olan bana göre, bir kitabı başlayıp bitirmek değildir, aradığınızı bulmak ve fikir edinmek, yarım okunmuş kalması bir başka zaman devam ettirilmeyecek anlamına gelmez. Öykü, şiir, masal, deneme, tarih, coğrafya, araştırma, tıp, otobiyografi, sanat vb. kitaplar zaten ara sıra karıştırılarak okunur. Elinizin altında olması lazım.
Kitap alımına dur dememeliyiz. Alıp da okumama alışkanlığına dur demeliyiz.
Belki astronomi ilginizi çekmez. Bir TV yayınında bir nokta ilginizi çeker. Kitaplığınıza gider ve Cosmos ile ilgili bir kitabınızın olduğunu (ne tür kitaplarınız olduğunu bilmeniz iyidir) hatırlar ve kitabı bulur, karıştırırsınız. Ülkemizin sorunu da burda aslında.
Bir araştırma yapılsa, 40 yaş üzeri insanların kitaplığı var mı ve kaç kitabı ve yılda kaç kitap okuyorlar, diye, sınıfta kalacağımıza adım gibi eminim. Kendi çevrenize bir bakın. Kimin ne kadar büyüklükte kitaplığı vardır. Kimin evine düzenli dergi giriyor? Denecek ki, digital ortamda okuyoruz. Pehh! Toplumun hepsini digitalciler mi oluşturuyor?
1k'da çırpınıyoruz iyi bir şeyler okuyanları arayıp bulup çıkarmaya, örnek almaya veya tavsiye etmeye. Bu bir sürdürülebilir macera.
Keşke demek iyidir ilerisi için. Keşke, her bayramda seyranda devlet bedavadan para verirken, yanında da 200 TL'lik kitap alımıyla geçerli olacak çek verse.
Sevgiyle.