Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

344 syf.
10/10 puan verdi
Uzun ve detaylı incelemeye başlamadan önce doğru bilinen yanlışları sıralamam gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yanlış okumalar ve anlamlandırmalar Nietzsche'yi bambaşka, hiç alakası olmadığı bir yere taşıyor ve her yeni okuyan bir kere daha yanlış anlıyor yanlış anlatan tarafından... Öncelikle Nietzsche'nin hiççi/nihilist olmadığı, faşizmle herhangi bir ilişkisi olmadığı, güç istenci teorisinin ırkçı bir tutumu ele almadığı, beng-i dönüş teorisinin sürekli ve sürekli hayata gelmek olmadığı, übermensch/üst insan teorisinin fizyolojik, biyolojik veya ideolojik bir gelişmişliği anlatmadığını ifade ederek başlamak istiyorum. Bu eser, Nietzsche'nin diğer eselerinin bir karması, üstü, son basamağı niteliği taşımaktadır ve insanlar genelde bu eserle Nietzsche'yi okumaya başlarlar ancak hiçbir şeyi anlamlandıramadan kenara bırakır, ya da yanlış anlar. En başta Nietzsche'yi üç ana dönemde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. ilki Schopenhauer ve Wagner etkisinin hüküm sürdüğü dönemdir. Bu dönemde Nietzsche, istenç güdüsü üzerinden sanat eseri ortaya çıkarma, acı ve karamsarlıktan (yani trajediden) bu metafiziksel istenç ile duyumsanacak bir varoluş acısı yaşayarak, kendi trajedisinin sonuçlarına katlanarak yeni sanat yapıtları ortaya çıkarıp insanın kendini gerçekleştirebileceğini düşünür. İkinci döneminde ise pozitivist bir tutum görürüz Nietzsche'de. Bilimin tarihsel gelişimini, ahlakın oluşumu ve toplumsal gelişimini ele alır, din olgusunu tartışmaya açar ki hristiyanlığı deccal olarak kabul ederek o müthiş eleştirisini sunmuştur. ve her dönemde kitapları da bu kanaldan yazmaya başlamıştır. ilk dönemde; - Eğitimci Olarak Schopenhaur - Müziğin Ruhunda Tragedya'nın Doğuşu yazan Nietzsche ikinci döneminde; - İnsanca, Pek İnsanca adlı kitabını yazar ve tarihe, ahlaka özünde darwinist bir duruşla yaklaşır. Tabi bu süreçlerin tamamında (-ki bu eserin de özünde olan şey) şiirsel, tutkusal ve sevgiyi baz alan bilgece tespitlerin ışığı altında bunu gerçekleştirir. Üçüncü dönemi ise Zerdüşt karakterinin ortaya çıktığı dönemidir. Bu sayede kendisine has duruşunu ortaya çıkarmıştır Nietzsche. Peki neden Zerdüşt? Bu noktada her şeyi olduğu gibi söyleyen bir karakter olan Nietzsche'nin, Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Zend Avesta'da şu bölümü onu anlatmaya yetmektedir. ''Uygulanabilirliği zorunlu olduğu için önemser: İyi düşünce, iyi söz, iyi davranış.'' İşte bu yüzden karakterinin adını Zerdüşt olarak belirlemiştir. Bunu belirlemesinin çok özel bir amacı vardır. Çünkü Nietzsche fikirleri değil, fikirlerdeki içgüdüleri araştırır. iyi nedir? kötü nedir? diye sormak yerine iyinin ve kötünün soy kütüğü nedir? diye sorar. nasıl oluştular? kısıtlar mı özgürleştirir mi? hangi şartlar altında insan böyle bir tutum geliştirdi? gibi iyi ve kötü diye adlandırılan şeylerin özüne inmeye gayret etmiştir Nietzsche. Nietzsche, batı metafiziğini, özelde hristiyanlığı yanılgılar bütünü olarak değerlendirir. Asırlar boyunca batı mistisizmi, Sokrates ve Platon’dan hareketle hakikat ve varlık olguları çizgisinde kendisine bir sevgi anlayışı geliştirmiş ve bu anlayışın nefret etmeden var olmadığını, var olamadığını ortaya çıkarmıştır. Bu durum, Platon’da “idea” iken, Ortaçağ’da adı “Tanrı” olmuş, Descartes’da “Cogito” olan aynı şey, Kant’da “Numen” olarak ortaya çıkmış, Schopenhaure’un “İrade” olarak adlandırdığı, Hegel’de “Geist” olarak şekillenmiştir. Nietzsche, ''Tanrı öldü.'' diyerek işte bu bahsetmiş olduğum batı metafiziğinin yaratmış olduğu tanrı ve ahlak örgüsünün öldüğünü tespit etmiştir. Asıl tespiti bu değil elbet. Bu noktadan konuyu şuraya getirmektedir Nietzsche, batı metafiziğinin yaratmış olduğu anlamlar zemininde yükseltilen tanrının ölümü, değerlerin anlamsızlığını, yani yıkıcı nihilizmin insanlığı kuşatacağını vurgulamaktaydı. Bu yüzden yeni bir değerlendirmenin kaçınılmaz olduğunu ortaya koymuştur. Asıl tespiti budur. Yani sözün özü, değerlerin yeniden değerlendiği mistik olmayan yeni bir din, yeni bir anlamlar bütününün zorunluluğunu anlatmaktadır. İnsanoğlu bunu tarihsel süreç içerisinde yaşayacağı için edinilen tecrübe ile yeni bir değerler düzenini kuracak olan üstinsan ortaya çıkacaktır bu yıkımdan der. Bu noktada yıkıcı bir nihilizmi yaşamak bizim zorunluluğumuz mu diye kendime sormadan edemiyorum. Nietzsche'nin batı metafiziğine ve Heidegger'in analiziyle tüm mistik felsefelere ve dinlere karşı temelde getirmiş olduğu eleştiriler: - Bedeni aşağılayarak yaşamı ve bu dünyayı yok saymak. - Acımayı kutsallaştırarak yaşamı alçaltmak - Yaşamın anlamını hiçe sayarak nihilizmi örgütlemek - Acı duyumsamayı bu dünyada olmanın bir bedeliymiş gibi sunması. Güç istenci konusunda ise insanların farklı farklı bir çok şey söylemesi anlaşılabilir. Çünkü düşünürler bile Nietzsche'nin bu teorisi üzerine farklı bir çok yorum getirmişlerdir. Kimi için metafiziksel bir anlam içeriyorken kimi bunun psikolojik bir içeriği olduğunu öne sürmüştür, kimi için ise hayatta kalmayı sağlayan yabancılaştırıcı bir tavır. Bu konuyu netliğe kavuşturmanın tek yolu aslında Nietzsche'nin genel tutumlarını değerlendirerek olabilir . Çünkü Nietzsche'nin teorileri ideolojik bir teori bütünü gibi ilerlemiş olmasa da özünde birbirine sıkı sıkıya bağlı bir düşünce yapısıdır. Bu yüzden güç istenci, kendini aşmış, sürekli gelişmekte olan insanın var olma isteği diye niteleyebiliriz. Beng-i dönüş teorisi ise zaman evreleri içerisinde sıfırlanmış bir insan olarak yeniden dünyaya geliş anlamı taşımamaktadır. Nietzsche'nin bu teorisi tamamen geçmiş-şimdi-gelecek olarak sınırları çizilen zaman algısına karşı çıkıştır. Bu düz zaman çizelgesi yine batı metafiziğinin, zaman algısını unutturma, geçmiş kavramı ile hristiyan ahlakının geçmişi olarak oluşturulmakta ve yüceltilmesinin özünde bu tutum yatmakta. Oluşturulan her yeni geçmiş kavramı ''şimdinin'' hristiyan iktidarlığını güvence altına almaktaydı. Gelecek olarak sunulan ise öteki dünya olarak karşımıza çıkmakta. Bengi Dönüş’ün döngüsel zaman anlayışının sadece felsefi bir boyutunun olmadığını hristiyan ahlakının ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen Nietzsche'nin ona bir saldırı şekli olarak da düşünmek gerekir. Çünkü çizgisel değil de döngüsel bir zaman algısı geleceği şimdiye bağlar. Artık metafiziğin söylediği gibi gidilecek bir öteki taraf yoktur. Şu andasındır ve tek gerçek budur. Bu durum hristiyanlığın iktidarlık sürecini de ahlaksal normalarını da yerle bir etmektedir. Tabi bu teorinin de açmazı var. O da Nietzsche'nin sonsuzluk düşüncesini bu dünyada kurmuş olması. Ancak bu durumu yaşama değer katarak, kendimizi aşarak ölümsüz olabileceğimiz şeklinde yine kendi öz fikrinden kopmadan trajediye bağlı bir şekilde ifade eder. Kitap Nietzsche'nin en son okunması gereken kitabıdır. Tüm fikirleri detaylı ve net bir şekilde anlaşıldıktan sonra bu kitap sizin için bir altın vuruş özelliği taşıyacaktır.
Böyle Söyledi Zerdüşt
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202037,6bin okunma
··1 alıntı·
158 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Zehra Kyb okurunun profil resmi
Bu öğretici inceleme adına teşekkür ediyorum. İlk defa Nietzsche okuyordum ve açıkçası zorlanıyordum. Sanırım dediğiniz gibi başlayacağım.
Fama okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık ne güzel gerçeği yansıtmışsınız 👏🏼👏🏼
Uğur De Molinari okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.