Sürüp giden ve gidecek çalışmalardan birinin de, arşiv belgeleriyle Küçük Asya Araştırmaları Merkezi'nde korunan mübadil tanıklıklarının birbirlerini bütünleyecek biçimde ele alınmaları olduğunu belirtmem gerek. Anadolu'da Karamanlılar, Yunanistan'da mübadiller olarak bilinen bu insanlara ait tanıklıkların yorumlanması, en az resmi arşivler kadar önem taşıyor. Küçük Asya Araştırmaları Merkezi'nde bulunan ve araştırmacıların elyazılarıyla kayda geçirdiği sözlü tarih belgeleri, Küçük Asya Felaketi'nden ve Nüfus Mübadelesi'nden kısa süre sonra göçmenlerin tecrübeleriyle tanıklıklarını sıcağı sıcağına tarihe not düşmüştür. Makalelerden biri, günümüzde Güzelyurt adıyla anılan Karvali/ Gelveri kökenli göçmenlerin memleketlerinden göç yoluna düşüşlerinden, Kavala'ya birkaç kilometre mesafede bulunan ve günümüzde giderek kalkınan ve nüfusu artan Nea Karvali'deki yeni yurtlarına yerleşmelerine dair sözlü tanıklıkları ile Karvalili Kasma Çekmezoğlu'nun 1925-1930 döneminde Karamanlıca olarak yazıp yayımladığı göç destanını birlikte okuma imkanı sunuyor. Çekmezoğlu'nun dizeleri doğduğu topraklardan koparılarak yersiz yurtsuz kalan ve zorunlu Nüfus Mübadelesi denen feci yıkımın altında ezilirken bir yandan yepyeni topraklarda kök salıp hayatta kalma mücadelesi veren hemşerilerinin çektiği acıları yansıtır. Her iki tanıklık da, bitmeyecek bir gurbete düşmüş Türkçe konuşan Anadolulu Rumların seslerini günümüze ulaştırır. Araştırmacıların kayda geçirdiği mübadil anıları da, Çekmezoğlu'nun dizeleri de bu göç meselesinin tarihinin yazımı için çok fazla bilgi içermese de, göçmen kimliğini oluşturan semboller ve tahayyüllerle göçmenlerin algılama biçimlerine dair mühim bilgiler sunar. Eugene Dalleggio'nun 1 956 Ağustosu'nda Evia'daki mübadil yerleşimlerinde Karamanlıca kitaplar ararken tuttuğu saha notları da işte tam bu nedenle giriş bölümün ekinde yer alıyor. Bu notlar öncelikle Karamanlıca Bibliyografyası'nın hazırlanış sürecine dair eşsiz bir tanıklık. Göçmenlerin Anadolu'daki ata topraklarından gelirken, kutsal yadigarlarmışçasına yanlarında getirip muhafaza ettikleri kitaplar için yapılan sistemli araştırmanın ayrıntılarını gözler önüne seriyor. İkinci olarak da, Evia örneği üzerinden Küçük Asya Araştırmaları Merkezi'nin 1 948-1 964 döneminde yürüttüğü ve göçmen hafızasını kayda geçirmeyi amaçlayan devasa projesini özlü biçimde tanıtıyor. KAAM için çalışan araştırmacılar, Halkida ve civar köylerdeki mübadil yerleşimlerinde art arda düzenledikleri saha çalışmalarıyla hem göçmenlerin hatırladıklarını kayda geçirerek, hem Türkçe konuşan Ortodoksların yazılı ve basılı edebiyat örneklerini derleyerek, Türkiyat araştırmaları sahasına eşi benzeri olmayan bir katkıda bulunmuşlardır. Bu kitabı oluşturan makalelerin her biri farklı birer sebep ve saikin sonucu kaleme alınmışlardır; bundan dolayı da tarzları birbirlerinden epey farklıdır. Yine aynı sebepten, her biri yazıldığı dönemin meseleleri etrafında şekillenmiş örneklerdir. Bu yüzden bu derlemede bile bağımsızlıklarını koruyorlar. Elbette ki eskiden yazılmış bu metinleri günümüzde yeniden yayımlamaya girişirken, onları elden geçirerek olabildiğince zenginleştirmeye ve güncellemeye gayret ettim. Ama bu müdahalelerim onların ilk var oluş biçimlerinin kaybolmasına yol açmamalı, her makale yazıldığı dönemin ruhundan kopmadan kalmalıydı. İşte bu sebeple kitabın bölümleri arasındaki çeşitli tekrarları ya da çakışmaları gidermek gibi bir kaygım olmadı. Zira kitabın daha uyumlu bir bütün olması adına daha fazla müdahalede bulunmam, ayrı ayrı çalışmaların özgün hallerinden ve bağımsızlıklarından ödün vermek anlamına gelecekti. Her biri kendine özgü nitelikler taşısa ve üslup farklılıkları gösterse de, bu makalelerin konuya farklı açılardan, farklı mesafelerden bakışlarıyla, genelleştirmeleri ve özelleştirmeleriyle; epeydir bilinen verileri, kayıtları ve bulguları yeniden yorumlamalarıyla birbirlerini hütünlediklerini düşünüyorum. Bir yandan bağımsızlıklarını korurken bir yanda da bütün halinde ortak bir noktaya odaklanıp bu kitabın başlığını doğru biçimde doldurarak, Türkçe konuşan Anadolulu Ortodokslara ve onların ürettiği edebi külliyata dair tartışmalara olumlu katkılarda bulunacaklarını tahmin ediyorum.