Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

48 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 saatte okudu
Suçluyorum! 1894 yılında, asırdan daha uzun zaman önce tüm imkansızlıklara rağmen ülkenin ordu kararlarını, kararlara sessiz kalan cumhurbaşkanını, dönemin en önemli kişilerini haksızlıklara göz yumduğu için suçladığından dolayı ülke dışına çıkmak zorunda kalan Emile Zola’yı okuyunca her şeyi suçluyorum. Bu korona günlerinde evde kalma kuralına yiyecek ekmek bulmak için dışarıda atık kağıt, plastik toplayan ama ülkesini yerden yere vurmaktansa hala seven ailelere ‘Geber’ diye etiketleyip tweet atan kişinin bu ülkenin sosyal politikalarda müdür yardımcılığı görevinde olduğunu öğrenince bu ülkeyi bu hale getiren bizleri suçluyorum. 33 şehidi bir anda verip daha onların acısını tutamazken her gün artan şehit haberlerine rağmen üzgünüz yazılarımızla 3 gün ağlayıp sonra bir anda mutluyuz pozlarıyla aklımıza bile gelmeyen şehitlerimiz için suçluyorum. Okuyup atom yerine ülkeyi bölen ama bu bölen tarafın hiçbir zaman bilinmediği ama öğrenmeyi aklımıza bile getirmediğimiz için yine kendimizi suçluyorum. Bu günlerde herkes elinden geleni yapmaya çalışırken hala yaşlılarımızla, değerlerimizle, açlığımızla, kültürümüz ve dinimizle eğlenmeyi, pirim kasmayı sevenleri ve ne olduğunu, döndüğünü anlamadan linçseverler topluluklarımızı da suçluyorum. At izinin it izine karıştığını herkesin bildiği ama nedense bu izlerin zenginlerde hiç karışmadığı bu düzeni de suçluyorum. Bunları yazarken bile acaba diye düşündüren fikir özgürlüğümüzü suçluyorum. Leyla ile Mecnun’u olaya verilen düşüncesi sonucu televizyondan kaldıran ama her bölümünde ayrı taciz, tecavüz, kan, ihanet olan yapımlara göz kırpan cemiyetleri ve ne yazık ki genel izleyici kitlesini de suçluyorum. 5 Kardeş dizisiyle içimizdeki yaraları güldürerek dile getiren yapımları 15 bölüm bile olmadan kaldıran, kaldırtan, yarası olup kocunan vergidaşlarımızı da suçluyorum. (vatandaş demeye elim gitmedi). İsmi Osman olacak olan ve ne hikmetse Ramazan ayımızı karşılamaya hazırlanırken tam da o sırada yayınlanmaya başlayacak olan Netflix’i de suçluyorum. Sanane kardeşim elin tercihinden diyenlere, karşı çıkılanın tercih değil tercihlerin göze sokulması ve alenen yaşanması olduğunu oturup empatiyle bakamayan ama yazarken en gelişmiş kortekse sahiplerin oturup düşünmemesini, sadece konuşup söylemesini de suçluyorum. Şu an ne yazdım diye bakınca daha bu zamanda ne kadar da suçlamışsın sen geçmişi bilmiyorsun 5 bin liralık aletlerinden yazılar yazıyorsun diyen o cebi dolu, sırtı pek, ağzı açık gözü yumuk kişi, seni de suçluyorum! Ama en çok bu kadar okuyup da Emile ZOLA’yı başucu yazarım yapmadığım için suçluyorum. Kitaba gelecek olursak Sadece çöpten çıkan bir belgeyle düzenlenen ve arkasından sahte belgelerin akın ettiği, sonucunda da eşine, ‘bu işle uğraşma yoksa kocanın başı belaya girer’ diyerek hak aramayı dahi imkansız hale getirmeye çalışan bir düzenin bu hukuksuzluğuna sessiz kalmayarak, kitaba da adını veren Fransa cumhurbaşkanına ‘Suçluyorum!.. Cumhurbaşkanına Mektup’unu yazan Zola’nın mektubunu ve olayı anlatan kısa bir tarihsel direniş. Neredeyse 40 sayfa olan kitabı okurken yapılan tespitler ve açık sözlülük olayı araştırma isteği uyandırıyor. Kitabı okumaya devam ettikçe ‘Ben de Dreyfusçuyum!’ diye bağırma isteği geliyorsa, aynı duygularla yaşıyoruz. Kitabın incelemesine o tespitlerden yola çıkarak bakacak olursak: ‘Başlangıçta, tek kusurları savsaklama ve kafasızlıktır. Olsa olsa, ortamın dinsel tutkularına ve birlik ruhunun önyargılarına boyun eğdikleri sezilir. Saçmalığın yapılmasına ses çıkarmamışlardır.’ (sayfa 23), kendi fikirleri olmayan, arkasına dayısını alıp başa geçen yetkililere kötü niyetli olunmasa dahi nasıl kötü kararlar verileceğini göz önüne sermiş. Yine bir diğer alıntıda ‘Üstelik bu insanlar uyuyabiliyorlar, eşleri ve çocukları var, onları seviyorlar!’ (s.27), o hep aklımızda, vicdanını susturmasını nasıl başarabildiğini sormak istediklerimize o güzel hayret ve isyanla tercüman oluyor yine., ‘Ey adalet, ne korkunç bir umutsuzlukla sıkılıyor insanın yüreği!’ (s.28), ‘Kamuoyunu saptırmak, yoldan çıkarılmış olan kamuoyunu, onu sabuklamaya ‘’Saçma sapan’’ götürecek ölçüde bir ölüm görevinde kullanmak da bir suç.’ (s.31) cümleleriyle haksız adaletin getirdiği duyguyu ve bilinçsiz olunduğunda toplumun nasıl yanıltılabileceğini neredeyse yaşadığımız zamanın özetini çıkarır şekilde ele alınması, belki de eksik olan şeyin bu ülkede her şeyi riske atma, karalanma uğruna gerçeği savunacak Zola’ları olmaması olduğunu hem umutla hem de üzülerek anlıyoruz. Son olarak bu kadar kısa kitaba bu kadar uzun inceleme için de kendimi suçluyorum! Okuyup hep birlikte Suçlayın! 
Suçluyorum
SuçluyorumEmile Zola · Can Yayınları · 20214,872 okunma
··
46 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Düşüncelerinizi güzel ifade etmişsiniz, emeğinize sağlık. Aslında bütün bu olanlar için bütün insanlık suçlu. Ama yine de insanlığın kurtulması için hala bir umut var. Önemli olan yaşananlardan ders almak.
Sercan okurunun profil resmi
Evet haklısınız, Seneca'nın da dediği gibi nefes alıyorsak hala umut var, teşekkür ederim 🙂
dostamisc okurunun profil resmi
Okuduğum ve zaman bulursam tekrar okumayı düşündüğüm değerli bir kitap benim için. Baştan sona okudum incelemenizi, okudum da diyorum ki hepimiz suçluyuz belki de. Hepimiz suçluyuz bir şekilde. Kaleminize, yüreğinize sağlık. İnceleme için teşekkür ederim.
Sercan okurunun profil resmi
Suçlamaya korkar oluyoruz, bize dokunmayan yılanı koynumuza almasak da başımızdan indirmiyoruz aslında. Kitap bunu sorgulatıyor, belki de bu yüzden bu kadar sevdik :) Dediğiniz gibi bu duyguyu yaşamak için tekrar tekrar okuma isteği getirecek bir kitap. Zola'yı daha iyi tanımam lazımmış onu öğrenmiş oldum ben de okurken :) Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim, zaman ayırıp okuduğunuz için de ayrıca teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.