Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

568 syf.
9/10 puan verdi
"Ütenlerle, ütülenlerin çağı bu yeme kendini..."
Fakir Baykurt diyor ki: "Epeyden beri kafamda gezen bu romanı Mamak Askeri Cezaevinde yatarken geliştirdim. Bitmedi, Ankara Sivil Merkez Cezaevine geçtim. Yapacak iş yok. Yazma olanağı da yok. Ne yapayım? Vurdum voltamı, kurdum romanımı. Çıkınca da hemen yazdım... Gerçi bu romanda doğrudan doğruya cezaevi geçmiyor. Ama halkımızın macerasına cezaevinden bakıyorum. Ne rastlantı, hem de Cumhuriyet'in 50'nci yılında! Ve başka bir rastlantı, bu notu yazdığım gün, kesinleşmiş bir cezayı çekmek üzere gene cezaevine giriyorum. Yeni voltalara, yeni romanlara..." Şu zorba düzenin gerçek yazarlarımıza tek katkısı da bu olsa gerek, yüzlerce roman, hikaye atılan o voltalar esnasında gelişti, kaleme alındı bize ulaştı. Fakir Baykurt da bu koca eseri kesinleşmiş cezalarını çekerken kurguladı. Bu coğrafyada daima var olacak iki şey nedir diye sorda biri şunları söylerdim: 1- Cehalet 2- Cehaletle savaşı anlatan yazarlar. Fakir Baykurt 1972'de yazdı bu kitabı yaklaşık yarım asır geçti üzerinden geldiğimiz seviye Koronavirüs salgınında acemice verilen bir sokağa çıkma yasağında panik olan halkın marketlerde "Luppo, Cola ve pırasa alması" demek ki geçen yarım asır ve değişen dünya cehaletin adeta bir arsenik gibi ruhumuza damıtılmış olduğu o vaziyetten kurtulamadık o zehrin bizi ne zaman öldüreceğini bekler bir vaziyetteyiz. Okullar okuyup kendine fikri hür, insanlık bilinci gelişmiş süsü veren insanlarımıza bakıyorum felsefe, sosyoloji, psikoloji ve en önemlisi post-modern kitaplar ellerinden düşmüyor evreni ve kendimizi anlamlandırma çabalarımız gayet güzel ama özümüze bakmıyoruz bizim etrafımız dört koldan cehaletle sarılı cehaletle verilen savaşların hiçbirinde o üst okumaların faydası olmayacaktır çünkü karşınızda hacı hoca tarafından işlenen, toprak ağaları tarafından sömürülen hala cinlerin yeraltı mağaralarında yaşadıklarına inanan zihinler var bu savaşta onları iyi bilen onlara rağmen ayakta kalan yazarlar kulak vermeyip kendi kendine bu sorunu halledebileceğine inanan şehir insanları; vücut bulmuş cahillikle karşılaştığı vakit lütfen afallayıp, bocalamasın ya arkasını dönüp kaçsın ya da düşmanı tanımak için harekete geçsin. Fakir Baykurt'tan okuduğum dördüncü kitap, daha önce Keklik kitabını incelemiştim. #65520890 Eserimizin adı Köygöçüren... Elimizde bir adet başkan var, Başkan ülkemizin çorak köylerinde değil de daha çok batı coğrafyasında yetişen, sulak arazilerden her mevsim ayrı ayrı yetişen ürünlerin tadına bakabilen Anadolu bozkırına ve kültürüne sadece turist gözuylet bakabilen köylüleri biraz hor görmesine karşın çok da kibirli sayılmayan ve makam odasında oturmaktan sıkılacak yerde cipine atlayıp köyleri gezen köylülerin isteklerine kulak verip emir komuta zincirinde bakanlarına ve valisine aktaran bir şahıs tabi aktaran dedik yaptırma kısmı ise kısmi olacaktır. Başkanımız köylerin durumunun pek parlak olamadığını Amerika'nın verdiği traktörin gelişime yetmediğinin bilincinde lakin bu onun için büyük bir dert değildir. Akşam oynacagi bezik oyunları memleketteki tüm köylüleri unutturmaya yeter de artar. Evet Siyah Chervolet'i çalıştırıp köylere geziye gider başkan bakar ki köylülerin kıyafetleri çok pis, köylerin yarısı ağıl, ahır yarısı ev. Köylülerin ellerini sıkarken aklından şunları geçirir Başkan: "Bunlar acab bizim mi, yoksa başka bir ülkenin köylüleri mi? Yani Afganistan'ın filan mı? Nedir, nedendir bu kadar sefillik? Çökmüş avurtları, belleri! Bak bak dişleri de piyore olmuş çoğunun!.." Sonra bakar ki her ineğin başında batıl inançlar gereği takılan incik boncuklar var garibine gider bu tür safsatalara inanan var mı ayol deyip söküp atın der köylülere o an sokak başında duran hayvanların takıları sökülür başkanımız köyün en büyük (tek) ikramlarından olan ayranı da içerek devam eder yoluna. Başkanın köyleri gezdiği haberi köyümüz olan Kantarma'da radyoda duyulur. Kantarma il merkezine on üç kilometre. Muhtar ve köylüler kahvedeler, radyo açılır ilk haber: Başkanın yurt gezisi... Hıdır: Bir de bizim köye gelse, biz de çok içten bir gösteri yapsak Büyük Başkanımıza! Şak şak şak şak... Muhtar Musa Hıdır'a takılır: "Çok hevesliysen git çağır adamım, kırmaz hatırını." Der. Efendim bu karşılıklı konuşmalar ikisinin de kafasına gidip bir şekilde başkanı çağırma fikrini sokuverir. Birbirlerinden habersiz şehre giderler parti ocağında rastlaşırlar ikisinin de eli boştur lakin akşam Vali'nin Başkan'ın şerefine bir parti vereceğini duyarlar akşam olur bizim köylüler oradalar nasıl bir şölen bu hiç yemedikleri yemekler, içmedikleri içecekler başkanı görürüz diye bir köşe de beklerken başkan onları görür bana şu iki köylüyü çağırın der. Başkanın huzurunda.... Başkan başlar suallere köyünüz hangisi, durumunuz nasıl, su var mı köyünüzde?... E en sonunda aç mısınız diye sorar? Bizimkiler utangaç şekilde değiliz der demesine ama otururlar sofraya pirzolalar, köfteler, kebaplar içkiler... köyde kim görmüş bunları Hıdır-Musa ikilisi o kadeh senin bu kadeh benim götürürler. Başkan gitmeden önce yarın sizin köye geleceğim der Vali, komutan diken üstünde hemen bir asker yollayıp muhtara köydeki ineklerin başındaki boncukları sökmelerini emreder.... Büyük Başkan Kantarma Köyüne gelmeden evvel... Şafak sökmeden Jandarma köye yetişir boncuk davası çok önemli muhtarın evi bulunur boncuk davası hatırlatılır, tellal köye gider ineklerin boncukları sökülecek diye duyurur. Boncuk?? İneklerin boncuğu tamam öküzler ne olacak? Ya koyunlar ne olacak onların boncukları sökülecek mi? Bu nasıl bir muamma abicim ya İnek dediler başkan neden sadece ineklere takmış acaba? Ulan öküzlerden, koyunlardan size ne! Başkan ineklerinkini dedi. Peki maksat ne ulan! Ben ne bileyim ulan sökün dedilerde sökün..! Ben boncuk moncuk sökmüyorum diye bir ses duydunuz mu işte bu köyümüzün gericisi Topal Talip işine gelince gericilikten sıyrılan bir gerici bakın ne diyor: Madem demokrasi var bu ülkede, ne boncuk yolarım, ne de ahıra kapatırım... Cinler anamı ağlattı ulan başkan gelecek diye boncuk falan sökemem Gali...!! Başkan Kantarma'da... Başkan iner arabadan yanında saz ekibi vardır tabii ama bize lazım olan Doktor Zihni sivrisineği partiden biri eli uzundur, yeri sağlamdır... Doktor Zihni: Başkanım bugün köy tarihinde en büyük gündür. Buyurun buradan... Başkan selamlaşma faslına geçerken Hıdır atladı arkadan Başkanım!!! Başkanım!! Köyümüzde bir damla su yok... Ulan tilki topal Taliba durur mu.. En birinci isteğimiz bir Kur'an kursudur... Başkan gittiği her yerde bol keseden kabul ediyor istekleri ama döndü köylülere Su mu, Kurs mu?.. Ulan böyle soru mu olur diyenler vardır.... Olur tabiii elhamdülillah Müslümanız neyimize su neyimize ekinler aç kalırız yine de imansız kalmayız diyerekten kurs tarafrari daha fazla gözükür... Allah'tan Başkan insafsız değil hem su hem kursa tamam der... Günler geçer sudan haber yok hani etüd hani teknik eleman ses seda yok... Ama Topal Talip köylülerin varsılıdır varır şehre birkac tanıdık sokar devreye kurs hocası gelir... Artık suyu isteyen Hıdır insan içine çıkamaz yine gerici kazandı köyün kalkınmasını istemek suç kardeşim bu dönemde isteyin minare hoca haftaya yapalım ama şu için bekleyeceksiniz böyle hemen olacak iş değil bu.... Bekleriz, bekleriz,.... Suyun gelişini beklerken, kuraklıktan yarım verim veren toprakların buğdayı biter, çorak topraklarpn verdiği otları yiyip bitiren hayvanlar cılız ve az verim verir ama bunlar önemli değil biz cinleri kovar boncuğu takar ölüleri yıkarken dualarımızı okuyacak birini buluruz yeter Gali!! Umudu kesmistik ki gali köye bir araba yanaştı şaşı bir mühendis ama ne de olsa mühendis bu etüd yapacak bize şu çıkaracak e ama bu mühendis ülkenin en büyük müteahhitlik şirketinin sahibi Sadık Can'ın damadı.. Ulan şansa bak bize şu çıkaracak olan adam hatır gönül için görev verilen bir zat... Ama su Allah'ın suyu sonuçta kısmet varsa çıkar dimi şaşı mühendis Cafer Efendi... Çıkar tabi kısmetse çıkar neden çıkmasın... Cin Kenti... Sonda haberi duyulur Topal Talip ve Kur'an kursu hocasının tayfası toplanıverir.. Bizim köyün arasında büüüüüyük bir mağara var kardeşlerim bir ucu çin şehrine bir ucu bizim köye varıyor kardeşlerim... Bu mağarada yaşar bir yılan ben diyeyim otuz sen de kırk metre işte o yılan bu su sondası mı nedir benim tenime değecek olursa salarım cinleri size görürsünüz sondayı... Suyu batsın istemiyoruz gali, cinler şehrini yıkmaya hakkımız yok suyu mevlam gökten versin biz dovamızı edek namazımızı kılalım yeter... Köyün büyük çoğunluğu öyle düşünedursun bu ülkede kanun var nizam var 6200 nolu kanun var devlet istediği yerde açar suyu hacı hoca da karışamaz... Gelsin sonda, gelsin usta, gelsin motorlar açalım şu şu kuyusunu... Coşkun bir su çıktı masallah şimdi Topal Talip ve ekibi çıldırsın köyümüz sulanacak araziler tam verim ürün verecek hepimiz yoksulluktan kurtulacağız derken bu suyun tadı bir garip Hıdır acı mı ne sabaha düzelir Muhtar sabah hâlâ acı bu su Hıdır su akar acı acı ekibi toplar gider sondacı... Köy su göletine döndü yakında deniz olacak kimse gelip bize bakmıyor nerede bu devlet nerede bu hükümet.... Koca köy Hıdır itinin ardına takılıp giderse, sonu böyle olur işte! Ben size dedim cinler bizim yanımıza komaz bunu hesap sorar dedim!! Ben bilirim onun anası orobuydu zaten o kim oluyor da köye sonda getiriyor alın temizleyin şimdi, her yer acı su alın başınıza çalın cinleri saldınız üzerimize. Üç gün geçer, beş gün geçer şu hala akıyor varıp bı Vali'ye haber edelim belki bir çare bulur.. Vali bey hani bize bir Greyder versen de kanal açsak şu lanet suyu akıtsak... Tamam siz alın elinize kazma küreği açmaya başlayın ben Greyder müsait olunca yollarım böyle yan gelip yatmak yok köylü dediğin kendi işini kendi görecek efendim her şeyi devletten bekle bekle sıkılmadınız mı? Kanal açılmaya başlar.... Şehir Kulübü... Doktor Zihni sinsi bir politikacı bakanlığa oynuyor haliyle cahil köylüyü yanında tutacak ki oy deposu sağlam olsun o yüzden öz kardesleri gibi ilgilenir onlarla her sorunlarına yetişir halleder bizimkiler de onu kardeş belleyip her seçimde ona oy verir durur işte Kantarma köyünün acı su olayını konuşmak için de Vali ile bu şehir kulübünde görüşmek üzere yola çıkar... Şehir kulübü Özel İdarenin yıllardan beri köylerden topladığı parayla oluşturduğu bir yapı demek ki en faydalı şey bina dikmekmiş neyimize köylünün yoksulluğu böyle şaşalı bir bina lazım değil mi efendim büyüklerimiz nerede toplanıp memleket sorunlarını ( bezik partileri, içki kokteylleri..) konuşacaklar.. hem sorunları konuşurken iftihar ede ede bu bina köylülerin parası ile yapıldı diyeceğiz, bizim canımız o köylüler lüks eşyalar, en kaliteli yemekler de çıkar bu kulüpte hemide köylünün parası ile... Bazen memleket sorunları da konuşulur canım hakkını verelim binanın Komünizmle mücadele faaliyetleri, karşıt görüşlüleri destekleme adımları, göz boyamak için köylülerin bazı sorunlarına el atma gibi neyse Doktor Zihni burada Validen bir Greyder sözünü alır Kantarma Köyü için ama bu önemsiz bir konu daha önemli bir sorun var Zihni Bey'in apartmanındaki kapıcı işi bırakıyor nereden bulacaktı böyle saf salak birini büyük sorundu bu.... Bahar geldi, geçiyor.. Kantarma'da oturanlar bilmez ama yaşadıkları yer bir kocaman bir havzası olan bir havza... Vede kapalı çevre yörelerden esen soğuk rüzgarlar buraya uğramaz, Doğudan hiç İmbat gelmez. Velhasıl şu acı su olmasa kıymetli bir ova Kantara ama lanet su acı seçimler de yaklaşıyor İl Başkanı Doktor Zihni ben size yeni sondalar getiririm el ele verip düzeltiriz buraları der Hıdır ile Musa'ya ama sütten ağzımız yandı bı kez istemeyiz biz sonda monda bir tanesi anamızı ağlattı bu da yetmez gibi etrafı sarmaz mı bir ot ne üdüğü belirsiz bir ot bu her yeri sardı, mallar da yemiyor şu otu tarlalar da battı, buna lazım bir çare... Muhtar artık bu hengameden bıkmış ama vazife bu ya alır bir iki kök varır Doktor Zihni'ye... Acayip çok acayip...bu nasıl bir ot tüm köyü sardı öyle mi? Hmm siz orada ne yapacaksınız artık Muhtar valla beş para etmez artık sizin oralar iş yok, tarla yok.. Ne yapalım göçelim mi Zihni Bey nasıl olsa muhtarız hiç yoktan.. Aman sen de Muhtar kalıp ne yapacaksın benim apartmana bir kapıcı lazım yarım öbür gün başkasını alırım ha bana sağlam biri lazım güveneceğim gel gör kira da vermek yok çocuklar al gel... Görelim mi bu daireyi? Şu otu Ziraat odasına verelim görürüz Muhtar.... ......Cirsium Arvense... Bir Greyder verip kanal açtırmak için bir ay bekleyen hükümet köydeki garip ot için köye Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik Bölümü şefini yolladı hemide Profesör imiş... Efendim biz otu yerinde görelim dedik hem sizi aydinlatalım dedik kıymetli vatandaşlar.. Bu otun adı Cirsium Arvense latincesi bu efendim biz Latinca söylemek zorundayız bilim yapıyoruz burada! Öze gelelim bu çok arsız bir ot efendim hayatınızda gördüğünüz en arsız ot bu daha arsızını ne ben gördüm ne de siz görebilirsiniz. Efendime söyleyeyim bu ot nereleri sever bilir misiniz? Basit aletlerle, örneğin capayla, örneğin sabanla, yani sizin kullandığınız karasabanla, öküzle falan, öküz olmadığı zaman inekle, eşekle hatta bazan da affedersiniz karınızı koşarak, kendinizi koşarak sürdüğünüz yani geri usullerle çiftçilik yapılan yerden hoşlanır.. Yani efendim siz kısaca ayvayı yediniz.. adını Latince dedim size bı de Türkçesini diyeyim de anlayın başınıza geleni bunun yerel adı Köygöçüren'dir efendim yani bundan sonra işiniz zor, eğer güçlü motorlarınız varsa pahalı ilaçlarınız varsa belki kurtarabilirsiniz kendinizi ben size ilacın adını söyleyeyim gidin alın ama Türkiye'de bulunmayabilir çok pahalı bir ilaç bu efendim... Biz sizi aydınlattık gerisini siz düşünün... Köylüler oturur avuçları yüzlerinde.. Ümmet Emmi söz alır valla benim damat(Muhtar Musa) en iyisini yaptı aldı tası tarağı gitti şehire biz burada kaldık Köygöçüren'le beraber... Efendim devlet yok hükümet yok biz köylüler ne yapabiliriz banka kredi vermez köyde traktör yok iyisi mi bu çorak ve arsız otla sarılı toprakları satıp gidelim e kim alacak bu kadar toprağı kim alır işe yaramaz cinli, acı sulu arsız otlu toprağı.... Biz alacağız değerli köylüler sizi ne zaman yalnız bıraktık dediğiniz şeye bakın hemen kapışırız biz Burjuvalar, biz alırız şu işe yaramaz toprakları siz yeter mi sehirlere gidin iş bulun kurtulun şu sefaletten artık dimi ama.. Akbabaların Toprak paylaşımı... Ünlü müteahhit Sadık Can: 500 dönüm Veteriner Turgut: 250 dönüm Doktor Zihni: 200 dönüm Torunoğlu: 200 dönüm Yüksek Ziraat Mühendisi : 250.. Köylülerin her aracı lazım olduğunda koştuğu Zaman Ahmet: 500 dönüm Komünizmle Savaşım Derneği Başkanı Doktor Hıfzı: 300 dönüm . . . . Artık şehirlerde kapıcılıklar, itfaiye de memurluklar bizim köylülerin ellinden bir taraftan aldıklarını bir tarafa veriyor çarkın bir dişlisi oluyorlardı. Köylülere iyilik yapan zat-ı muhteremler Köylülere bir kuruş kredi vermeyen Ziraat bankasından milyonlar çekip örnek çiftlikler kurmaya başladılar. Biz bir hikayeyi geride bırakırken iliklerine kadar sömürülen halkımız hangisine yanacak acaba cahilliğine mi, cahilliğini kullanıp onları enayi yerine koyan devlet yetkililerine mi, hacı hocaya kanıp inandıkları magara sahibi cinlere mi bilemiyorum ama değişen bir şey yok. Köylüler hâlâ aynı şekilde sömürülüyor ve mücadele veren köylü aydınlar, köylü öğretmenle kitaptaki Köy okulunun öğretmeni Sefer Hoca gibi ya sürülüyor ya hapse attırılıyor demir ökçe ya kafanıza inecek ya sesinizi kesip size uğramaması için boynunuzu bükeceksiniz. Fakir Baykurt içinden çıktığı köylerin cehaletinin kurbanıdır. Çünkü onlar büyük ağalarla el ele verip kendilerini kurtarmaya çalışan her şahsi ya yok ettiler ya da susturdular seçimden seçime gözüken devlet adamlarına rağmen sürdürdüler bu işi çünkü sömürülmek bizim için bir gelenek ve biz geleneklerimizi kolay kolay geride bırakıp çağdaşlaşma yoluna gidemiyoruz. Eğitim sisteminin arızaları giderilmediği sürece yüzyıllar da geçse düzen değişmez kitapta geçen bir alıntı da dediği gibi Fakir Baba'nın. Ütenlerle, ütülenlerin çağı bu yeme kendini. youtu.be/Uz2cR0HgWvc
Köygöçüren
KöygöçürenFakir Baykurt · Remzi Kitabevi · 1979258 okunma
··
697 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Seda okurunun profil resmi
Hocam, gerek inceleme için verdiğin emek, gösterdiğin özen için gerekse ilave ettiğin türkü için çok teşekkür ediyorum, çok güzeldiler, çok, ellerin dert görmesin.
Adem okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Hocam, sağ olun. Türkünün linki bozulmuş yorumunuz vesilesiyle linki yenileyelim. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.