Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Yıllar birleşti... Başlar da birleşti mi? Pek zannedemiyorum. Evvelleri biz Türkler, yılbaşı günlerinde başımızı sokmadığımız yer kalmazdı. Galata, Beyoğlu, kısacası Ortodoks takvimini(1) tutan milletlerin cümlesine kendi kendimizi davet eder, sabahlara kadar eğlenirdik. O zamanlarda ne onlar, ne biz Gregorist(2) değildik. O ne hovardalık rezaleti, ne sefahet gecesi idi!... Aşağıda, yukarıda ne kadar genelev varsa kapılar çekelir; her gazino, her kahve, her koltuk(3) bir kumarhane. Her sokakta çalgı, saz eğlentisi, çengi(4), köçek(5)... Her evin her odasında bir ziyafet sofrası. Üstünde hindiler, yemişler, rakılar, biralar, etrafında türlü türlü erkekler... Evin birinden çık, ötekine gir... Kumarhanenin birinde yutul, ötekinde kazan!... Fuhuşa, sarhoşluğa âit hangi veya kaç türlü vasıta varsa hepsi ayakta; bildiğimiz karnavallar, yahut eski Roma’nın satürnalleri(6) buralarda akşamleyin dirilir, sabahleyin can çekişirdi. Armonik, çığırtma(7), lâvtadan(8) ibaret Yenişehir bandoları, zilsiz tefli lâternalar(9), kemençesi kucağında bir iki udla kabasaz, yanında fırt fırt sümüğünü çeker nakkarecisi(10), zurna, klârnet, keriz(11) alayı, bunların önlerinde çiftetelli oynar kopuk takımı(12), sürt Allah kerimdir, sokak sokak gezilir. Kâh bir kasap havası ile oynayan bir sarhoşlar topluluğu, kâh kapılardan çoşan karı kümeleri yol keserler, tepsiler içinde susuz, mezesiz rakılar dağıtırlar; öyle anlar olurdu ki, bütün sokağı dolduran kalabalık bir evden içeriye dolar; yine bir an olurdu ki, bir yükselme kuvvetiyle, evlerden birkaçı birdenbire boşalırdı. Fakat bütün bu sıralarda patırtı, gürültü, kavga, bağırtı, tabanca sesi eksik olmaz, arada bir feryat: - Vay, kafam!... Bir acılı inleme: - Ah! Bana kıydın ha!... Bir öfkeli ses: - Çekil oradan, şimdi seni de!... Bir nefes nefese koşma ile karışık: - Sana arkamdan gelme, diyorum... Sen de belânı bulursun... Bir evin her penceresinden üç dört baş sarkmış: - Polis!... polis!... (1) Ortodoks Takvimi: Roma İmparatoru Jül Sezar (M. Ö . 100-44)ın düzenlediği ve adını ondan alan Jülyen Takvimi, 1582 yılına kadar Avrupa’da uygulandı. Papa XIII. Gregoir, bu takvimin eksiklerini tamamlayarak yeni bir takvim ortaya koydu (bkz. Not: 2). Ancak, Ortodokslar, Birinci Dünya Savaşı’na kadar yeni takvimi uygulamayarak Jülyen takvimini kullanmakta devam ettiler. (2) Gregoriyen Takvimi: Papa XIII. Gregoir (1502-1585)’ın takvim sisteminde yaptığı değişikliği esas alan ve bugün Batı ülkelerinde kullanılan takvim (Milâdî Takvim). Gregoriyen Takvim sistemi, önce, Osmanlı Devleti zamanında Takvîm-i Garbi adı altında, 21 şubat 1333 (1918) tarihli bir kanunla yürürlüğe konmuştur. Cumhuriyet devrinde de, Gregoriyen esasına uygun Milâdî Takvimin resmi takvim olarak kullanılması 26 Aralık 1341 (1925) tarihli kanunla kabul edilmiş ve 1 ocak 1926 günü yılbaşı sayılmıştır. (3) Koltuk: Küçük meyhane. (4) Çengi: Karagöz ve Orta Oyunu’nda, düğünlerde, eğlence yerlerinde çalgı ile dans eden kadın oyuncu. (5) Köçek Eskiden, kadın kılığına girip sahnede oynayan erkeklere verilen ad. Günlük konuşmada, “oyuncu kız” anlamına kullanılır. (6) Satürnal: Eski Romalılar’ın Tanrı Saturnus şerefine yaptıkları şenlikler, çılgınca ve açık saçık eğlenceler. (7) Çığırtma: İnce sesler çıkaran, üstte altı, altta bir deliği bulunan, kamış veya ağaçtan düdük şeklindeki nefesli çalgı, bir çeşit kaval. (8) Lavta: Ut’a benzeyen, gövdesi uttan küçük bir çalgı. (9) Laterna: Kolu çevrilerek çalınan, sandık biçiminde bir çalgı. (10) Nakkareci: Nakkare çalan. (Nakkaare: Yerde duran ve iki eldeki değneklerle vurularak çalınan davul. Çiftenâra, çiftenakkaare ve dümbelek de denir) (11) Keriz (argo): Eğelenti: oynak hava. (12) Kopuk alayı: İşsiz, güçsüz takımı, serseri takımı.
Sayfa 297 - EVVELKİ YILBAŞILARKitabı okudu
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.