Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Köle ticaretini ve köleliği kaldırma kampanyası 18. yüzyılın sonlarında Britanya'da daha da öne çıktı. (Bu daha önce öncelikle Quaker'lara özgüydü.) Bu kampanya çoğunlukla, kısmen insanların eşidiğine ilişkin aydınlanma fikirlerinden kaynaklanan ahlaki bir haçlı seferi ve Britanya'nın ekonomik menfaaderine karşı çıkma ve bu nedenle (Britanya, Atiantik köle ekonomilerinin yaratılması için her­ hangi bir diğer devletten daha fazlasını yapmış olsa da) kendilerini kutlayacakları bir mesele olarak görüldü. Fakat geleneksel olarak aydınlanmayla ilişkilendirilen fikirlerin bu aşamada önemli olmaya başlayıp başlamadığı belirgin değildir (çünkü, muhtemelen bu fikirlere çok şey borçlu olan Birleşik Devletler'de köleliğin 19. yüzyılda muazzam derecede arttığı görüldü). 19. yüzyılın başlarında köle ticare­tinin kaldırılmasının Britanya'nın ekonomik çıkarlarına ters düşüp düşmediği de belirsizdir. 18. yüzyılın Atiantik ekonomisi çok hızlı bir şekilde değişim geçiri­yordu. Batı Hint şeker adaları gücünü yitirmişti ve Amerikan bağımsızlığı, onlara için getiren Britanyalı tüccarların ticaret yapılarının birçoğunu bozmuştu. Ayrıca, endüstrileşme geliştikçe ve diğer yerlerde yeni pazarlar yaratıldıkça Afrika'ya ve Amerika kıtasına yapılan ihracatlar daha az önemli olmaya başlamıştı. Eşit derece­ de önemli olan olgu, azat etme düşüncesinin çok özel bir şekilde yorumlanmasıy­dı. "Özgürlük", ayıricı özelliği içerdiği insanları mala dönüştüren bir sistem olan ve başka ülkelerdeki siyah insanları etkileyen "kölellik"in karşılığına dönüşmüştü. Mamafih, Britanya'da (sadece çok küçük bir azınlığın herhangi bir siyasi hakkı ol­sa da) "özgür kuruınlar" vardı ve insanlar pazarda işgüçlerini satmakta "özgür"dü. Bu sadece ahlaken değil, serbest piyasa kapitalizmini desteklediği için de doğrudan bir yarar olarak kabul ediliyordu. Bu şekilde tanıınlandığında azat etme, Britan­ya'daki imtiyazlı gruplar için daha az tehdit ediciydi. 1810'a gelindiğinde Britanya, Birleşik Devletler, Hollanda ve Danimarka köle ticaretini tümüyle kaldırmıştı. Bunun paradoksal etkisi, Amerika kıtasında bulu­ nan tüm kölelerin değerinin artması ve büyük bir kaçak köle ticaretinin yaratıl­ması olmuştu. 18.yüzyılda büyük köle tüccarları olan İngilizler, özellikle 1815'ten sonra, kendilerini ahlaken üstün görmeye başladılar ve ticarete engel olmaya ça­lışmaya yöneldiler. Yaptıkları aslında diğer ülkerin ticaretine müdahale etmekti, ama genelde bu pek etkili olmadı. 19. yüzyılda İngilizler yaklaşık1600 köle ge­misini yakaladılar ve yaklaşık 150.000 Afrikalıyı serbest bıraktılar. Fakat 1807'den sonra Amerika kıtasına temelde Brezilya ve Küba'ya olmak üzere toplamda 3 milyonun üzerinde köle götürülmüştü ve bu sayı, Britanya'nın ticarete egemen olduğu 18. yüzyılda ulaştığı zirveden daha az olmakla beraber 17.yüzyıldakinin iki katıydı. Fiyatların Afrika'daki düşüşünün karşılığında Amerika kıtasındakiler yükselince köle ticaretinden elde edilen olanlar 19. yüzyılda artış gösterdi. İngiliz savaş gemilerinin serbest bıraktığı kölelere kendilerine ne olacağına dair tercih hakkı tanınmadı; çoğu 1790'larda kurulan yeni Sierra Leone kolonisinde yer alan Freetown'a götürüldü. Burası Londra'dan kovulmuş olan yoksul Siyahların, Ame­rika Bağımsızlık Savaşı'nda İngilizlere destek vermiş olan az sayıda kraliyet yanlısı Afrikalının ve serbest bırakılan kölelerin atıldığı bir yerdi. İngilizler Afrika'dan İslam dünyasına yapılan büyümekteki köle ticaretine pek müdahale etmediler. 19. yüzyılda muhtemelen yaklaşık 3 milyon insan söz konusuydu (bir bu kadarı da Amerika kıtasına götürülmüştü) ve 1870'e gelindiğinde İslam Afrika'sında Brezil­ya ve Küba'da olduğu kadar çok köle bulunuyordu. Köle ticaretinin yasaklanması köleliğin sonunu getirmedi. 1807'den sonra Batı Hint Adaları'nda Britanya'nın hala 600.000'in üzerinde kölesi bulunuyordu. Avrupa'da şeker talebi artmaya devam etsede (Britanya'nın ortalama tüketimi 1700'de kişi başına yılda dört libreyken 1800'de onsekiz libreye, 1850'ye gelindi­ ğinde otuzaltı libreye ve 20. yüzyıla gelindiğinde yüz librenin üzerine çıkmıştı) Batı Hint Adaları'nda toprak verimsizleşmeye ve üretim diğer yerlere kaymaya başlamıştı. Kölelik Britanya'ya ait adalarda 1833-1838 arasında kaldırıldı, ama bu sadece köle sahiplerine önemli miktarda tazminat ödenmesi karşılığında yapıldı; kölelerin tam değeri olan 20 milyon sterlin (bugünün değeriyle yaklaşık 1trilyon sterlin). Bu, karları düştüğü için köle sahiplerinin çok işine gelmişti. Plantasyon sahipleri eski köleleri hala işçi olarak çalıştırıyordu, ama azalan üretimin yükü, kölelere yaptıkları büyük sermaye yatırımıyla ilgilenmek zorunda olmayan eski sahiplerinin yerine eski kölelerin sırtına yüklenmişti. Köleliğin kaldırılması Fran­sız ve Danimarka kolonilerinde 1848'de ve Hollanda kolonilerinde 1863'te gerçekleşti. Geride üç büyük köle ekonomisi Birleşik Devlerler, Küba ve Brezilya'da söz konusuydu.1861'de başlayan Amerika iç savaşı görünüşte birlik ve ayrılma hakkı içindi, ama gerçekte köleliğin geleceğiyle ilgiliydi. Lincoln iki sebepten do­layı tedbirli hareket etmek zorundaydı. Birincisi, savaş ve köleliği kaldırmak üzere savaşmak konusunda ne düşündükleri belli olmayan kuzey eyalerlerinde yer alan Demokrarların gücüydü. İkincisi ise Konfederasyon'a katılmamış olan köleci sınır eyalerlerinin durumuydu. (Bu eyalerler, özellikle de Maryland, Konfederasyon'a katılırlarsa denge kuzeyin aleyhine bozulacaktı ve federal başkent Washington Konfederasyon topraklarıyla çevrilecekti.) Kuzeyli ordular güneyde ilerledikçe giderek işbirliği yapmama eğilimi görülse ve Birlik güçlerinde (yarısı güney­den) 180.000'in üzerinde Siyah savaşsa da, bir köle ayaklanması gerçekleşmedi. Sonunda Lincoln kendisini 1863 Ocak'ında bir savaş önlemi olarak Özgürlük Bildirgesi'ni yayınlayacak kadar güçlü hissetti. Bu, Birlik'in kontrolünde değil hala asilerin elindeki yerlerde bulunan köleler için geçerliydi. Kölelik güneyin yenilgiye uğradığı 1865'te Anayasa'nın 13. Ek Maddesi'nin kabulüne kadar resmen kaldı­ rılmadı. Kölelik savaş nedeniyle tazminat ödenmeden kaldırılmıştı. Savaştan sonra güney eyalerlerini yeniden yapılandırmak üzere sınırlı bir girişimde bulunuldu, ama bu geçiciydi ve çok da büyük bir gayrerle yürütülmedi. Sonunda Siyahlar Beyazlada aynı siyasi ve sivil hakların kapsamına alındı (14. ve 15. Kanun Değişik­likleri), ama bu hakların uygulanması için pek bir şey yapılmadı. 1870'lerin ortası­na gelindiğinde güney eyalerlerinde Beyazların hakimiyeti büyük ölçüde yeniden oluşturulmuştu ve ekonomi çok az değişmişti. Siyahlar yaşamın her alanında çok büyük bir ayrımcılıkla karşılaşan ortakçı unsurların bir alt sınıfi olarak kaldılar. İspanyol kolonisi Küba 19. yüzyılda dünyadaki en büyük şeker kamışı üreticisi haline geldi ve 1850 gibi erken bir tarihte Latin Amerika'daki herhangi bir ülke­den daha uzun bir demiryolu hattına sahip oldu. Şeker üretimi (ve bu nedenle köleler) adanın batısında yoğundu; doğusunda kahve ve tütün yetiştiren sayıları gün geçtikçe artan Beyaz küçük çiftçiler bulunuyordu. 1868'de (İspanya'daki devrimin ardından) on yıl süren bir bağımsızlık savaşı yapıldı. İspanyol hükümeti batıda yer alan plantasyon sahipleriyle ittifak yapmış ve kölelerin serbest bırakılmasına karşı çıkmıştı. Bununla birlikte, (artık köleliğe karşı olan) Amerikalıların, İngilizlerin ve Fransızların müdahale edebileceklerinden ve asilerin tarafını tutacaklarından çekiniyorlardı. Bu yüzden İspanya'da köle çocukları serbest bıramak üzere (kö­leliğin çok uzun vadede kaldırılmasına eşit değerde) bir kanun çıkarıldı. Fakat İspanyol kolani yetkilileri bunu desteklerneyi kabul etmediler ve bu da adanın doğusunda yer alan asileri kölelerin tarafİnı tutmaya mecbur etti. Köle sahipleri azat etme sürecini kişisel olarak yavaş yavaş başlattı. İspanyol hükümetinin 1888'e kadar sürecek olan kölelere yönelik bir "çıraklık" projesini yürürlüğe koyması 1880'den önce gerçekleşmedi. Ancak şeker fiyatlarının büyük oranda düşmesi kö­leliği sahipleri açısından ekonomik olmaktan çıkarınca kölelerin en sonunda serbest bırakılmalarına yol açtı. Geriye kalan yaklaşık 30.000 köle 1886'da azat edildi. Amerika kıtasında yer alan köleci son devlet olan Brezilya 1846'da Britanya'nın şeker ithalatındaki vergiyi kaldırınasından ilk başlarda yararlanmıştı ama sonrala­rı daha etkin Küba endüstrisi karşısında konumunu kaybetti. Sao Paulo, Rio ve Minas Gerais'te gün geçtikçe gelişen kahve plantasyanları Avrupa'ya ve Kuzey Amerika'ya yapılan ihracatın büyümesiyle birlikte şeker plantasyanlarından daha önemli olmaya başladı. Şeker kamışı yetiştirilen kuzeydoğu bölgesinde bulunan köle sahipleri kölelerini güneye satmayı, onları şeker kamışı yetiştirilmesinde kul­lanmaktan daha icinde buldular. Böyle olduğu halde 1850'lerde Brezilya hila yeni kahve plantasyanlarında çalıştırmak üzere yılda yaklaşık 37.000 köle ithal ediyor­du. Brezilya'da köleliğe muhalefetin önemli bir bölümü, ülkede daha çok Beyaza ihtiyaç olduğuna dair ırkçı görüşlerden ve şayet kölelik kaldırılmış Avrupa'dan daha çok göçmen çekme olasılığından kaynaklanıyordu. Bu muhalefet, sınır böl­gelerinde bulunan kahve yetiştiricilerinin, üretim artmaya devam ettikçe büyük ölçekli köle ithalinin bile işgücü taleplerini karşılayamayacağını görmeleriyle iliş­kiliydi. 1870'lerde çıkarılan kanun, köle çocuklarının yirmi bir yaşına geldiklerin­ de serbest bırakılınalarmı öngörüyordu. (Küba'da olduğu gibi bu az da olsa dev­ rimci bir uygulamaydı ama köleliğin nihai olarak sona ermesini sağlamıyordu.) Uygulamada kölelik 1880'lerde azalmaya başlamış ve 1888'de resmen kaldırıldığı zaman Sao Paulo'da sadece 100.000 kadar köle kalmıştı. 300 yıldan daha uzun bir süre Atlantik ekonomisi için merkezi bir konuma sahip olmuş olan kölelik nihayet son bulmuştu.
··
23 görüntüleme
Mir'at-ı Cünun okurunun profil resmi
Quakerlar: 17. yüzyılın ortalarında İngiltere ve Amerikan kolonilerinde ortaya çıkan, Tanrı'yı din adamlarına, kilise kurumlarına gerek olmadan kavramaya vurgu yapan Hıristiyan grup.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.