UzaklaşmaKitabı dün gece geç bir saatte aldım okudum . Kendime akran birini ve aynı zamanda 2019Yaşar Nabi Nayır şiir ödülü olan bu kitabı okumak farklı bir deneyimdi. Kitapta kendine has betimlemeler hemen anlaşılmayacak tamlamalar, sıfatlar , yerel ağızdan fiiler göze çarpıyor. Ama ondan önce kitabın kapak tasarımı da gerçekten içindekileri özetliyor. Şiirler birbirinden ayrı değil birbirini tamamlayıcı bir yapboz gibi. Ban daha çok anlaşılmak için değil duyumsanmak için yazılmış hiisini verdi. Kitapta yer alan Doğu Evleri Destanı bölümü daha kişisel daha kapalı ve alışık olmadığım daha çok Ece Ayhan, Nilgün Marmara tarzını andırdı. Mesela;
"İki uzun kış geçirdim
kına kokusunda kahırlar öğrendiğim
kiraz adında desturların sendelediği
iki uzun kış
kimsenin kimseye kiraz olmadığı bu sapakta
beklemeye dair peygamberler denedim..
..."
şeklinde devam eden bir şiir....
İkinci bölüm olan Döndüğümde Yoktun kısmı şairin kendisi ile hesaplaşmasını barındırıyor gibi. Doğa ile İç içe yaşamanın sadeliği, yavaşlığı büyük kentin dışlanmışlığı samimiyesizliği sömürü yumağı oluşu ile birlikte kendine has farklı bir cümle mekaniği ile aktarmaya çalışıyor. Kentin hızı karşısında doğanın dinginliği ne kucak açmak isteyen birini anımsattı. Misal;
"kenidimi öğrenmek,
kendimi yeniden kurmak
bununçin kendimi üç kere yavaşlatmak istiyorum"
şeklindeki ifadeleri buraya bırakıyorum.
Gül, geyik geyik boynuzu, acem lalesi, kantaron otu, köy kahvesi ile çekiçler, pres makineleri, tahviller, çapraz kurlar, soğuk damga, evrak odaları, üretim bantları arasında sıkışan kendini bulmaya ve kurtarmaya çalışan insanı gördüm ben. Köklerine yabancılaşan bir kalbin büyük kentte ezilmesini canlandırdım ben. Sisteme bir sitem sezdim.
Özetle, kısa olmasına rağmen şıp diye anlaşılan dizeler değil. Birkaç defa üzerinden geçince yerine oturmaya başlıyor bir şeyler.