Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

78 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Korkusu Giderek Kangren Olan Bir Kadının Dramı
Korkunun nefesini her attığı adımda ensesinde hisseden bir kadın... Karısının halet-i ruhiyesinden endişe eden bir koca... Yaşananlardan haberi olmayan çocuklar... Avusturyalı yazar Stefan Zweig Korku adlı yapıtıyla ne kadar usta bir yazar olduğunu ve neden günümüzde en çok kıymete binen yazarlar arasına katıldığını kanıtlıyor okura. Eksik Parça Yayınları’ndan çıkan Korku 78 sayfalık küçük bir öykü kitabı. Kitabın içinde İranlı ressam Hemad Javadzade’nin içinde öyküden sahneler barındıran resimleri bulunmakta. Kitaba “Gaipten Gelen” başlıklı sunuş yazısıyla Pelin Özer de katkıda bulunmuş. Çevirmen Serdar Yüce kitabın hakkını vermiş, çok düzgün ve anlaşılır bir Türkçeyle kitabı Türkçeye kazandırmış. Oysaki çevirinin bu kadar iyi olacağını hiç düşünmemiştim kitabı satın aldığımda. Çünkü kitabın fiyatı ucuz gelmişti. Bu fiyata düzgün bir çeviri olmaz diye düşünmüştüm. Ama sayfaları çevirdikçe düşüncelerimde yanıldığımı anladım. Serdar Yücel’e helal olsun, bu işi kotarmış gerçekten de. Zweig bu yapıtında korkunun cezadan daha beter olduğu fikrini işliyor öykü boyunca. Kocasını aldatan Irene’nin karşısına çıkan şantajcı kadından sonra değişen ruh hâlini olabildiğince gerçekçi bir anlatımla sunan yazar, gözlem ve düş gücünün büyüklüğünden dolayı okurda hayranlık uyandırıyor. Zweig insanlardaki ruhsal gerilimleri, gelgitleri çok iyi tahlil edip en ufak ayrıntısına kadar anlatabiliyor. Irene’yi baştan sona saran korkuyu başka hiçbir yazar bu kadar etkileyici bir şekilde anlatamazdı herhalde. Korku’da kocası Fritz’i aldatan Irene’nin bir şantanjıyla karşılaşmasından sonra berbat olan hayatı, ruhuna derinlemesine nüfuz eden ve bir ahtapotun kollarında boğuluyormuş hissi veren pişmanlıkları anlatılıyor. Irene, kocasını aldatmanın verdiği pişmanlığı ve şantajcının gelip sürekli kendisinden para istemesinin verdiği huzursuzluğu iliklerine kadar hissediyor. Şantajcı kadın onun evine gelip parmağındaki evlilik yüzüğünü isteyecek kadar ileri gidiyor. Irene kocasının bu yüzüğü parmağında olmadığını fark etme ihtimalini düşündükçe kendini daha da aciz hissediyor. Hangi yalanları uydurursa avukat olan kocasını ikna edebileceğini düşünüyor. Irene evine sadık bir ev kadını olmakla dışarıda sevgilisiyle hoş vakit geçiren bir kadın olmak arasında bocalıyor. Bir yandan elini sıcak sudan soğuk suya sokturmayan, nüfuzlu bir kocanın yanında ve çocuklarıyla birlikte olmaktan mutluluk duyarken diğer yandan macera peşinde koşup yeni tanıştığı bir adamla düşüp kalkarak kocasına ihanet ediyor. Öyküyü okurunu hayretler içinde bırakan bir sonla bitiriyor yazar. Herhalde hiçbir okur bu sonu tahmin edemez. Meğer Fritz şantajcıyı kendi tutmuş sırf karısını kendi vicdanıyla baş başa bırakmak ve kendisine geri dönmesini sağlamak için. Şantajcının bir anda karşısına çıkması, para istemesi, yüzüğünü alması vs. hepsi bir planın parçalarıdır. Oysa Irene bu gerçeği öğrenmeden önce şantajcı kadını sevgilisinin bir kız arkadaşı olarak bilir. Sevgilisi böyle bir şey olmadığını, bunu kendisini uydurduğunu söylese de Irene ona inanmaz, duyduğu korku ve endişeden dolayı sağlıklı düşünemez. Bu gerçeği tam intihar edecekken Irene’ye kocası söyler. Ve onu ne kadar sevdiğini söyleyip intihar etmekten vazgeçirir. İtiraf edememek, doğruları söyleyememek, hata olduğuna emin olduğun bir şeyi yapmakta ısrar etmek, toplumsal ahlak kurallarına aykırı davranmak insanı her zaman tedirgin ettiği kadar mutlaka bir kişinin çıkıp o yanlış davranışını yüzüne vuracakmış gibi bir duyguya da teslim eder. Hele bu “ihanet” gibi kolay kolay affedilmeyecek bir davranış olursa ihanet edeni kuşatan korkunun derecesinin yüksekliği şaşırtmamalıdır her zaman doğru, vicdanlı, dürüst ve ahlaklı yaşamaya çabalayan insanları.
Korku
KorkuStefan Zweig · Eksik Parça Yayınları · 2018103,5bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.