Gerçek aşkı bilmeyenler, onu nefsî ve şehevî veya ona yakın bir şey sanırlar.
Oysa aşk ile şehvet arasında, yerle gök
arası kadar mesafe vardır.
Biri bedenin bedeni arzu etmesidir, diğeri ruhun ruhu sevmesidir.
Rivayet olunur ki, zamanın sultanı Mecnun’u huzuruna
çağırır.
Önceden giydirip kuşattığı ve bir sıra halinde dizdiği
on güzel cariyeyi Mecnun’a gösterir:
“Bak, bunların her biri Leyla’dan kat kat daha güzel. Hangisini beğeniyorsan onu sana vereyim. Yeter ki,
'Leyla Leyla’ diye feryat etmekten, ağlayıp sızlamaktan vazgeç!” der.
Mecnun, onları göz ucuyla şöyle bir süzdükten sonra:
“Siz bana kadehleri gösteriyorsunuz.
Oysa ben kadehlerin içindekine âşığım.
Leylâ diye diye buldum Mevla’yı
Ben neyleyeyim şimdi Leyla’yı?” der.