İlk uydunun 1957’de uzaya gönderilmesinden itibaren gelişen teknoloji ile birlikte
uzay bilimi alanında yapılan çalışmaların hedefleri ve boyutları günümüzde artık hayal
gücümüzü zorlar bir nitelik kazandı. Uluslararası ve disiplinlerarası düzeyde uzay faaliyetleri yoğun bir şekilde devam ederken, Dünyamızı çevreleyen uzay boşluğu da çok
sayıda çöple doldu. Sayısı giderek artan bu çöpler, Dünya’nın etrafında dolanan ve çok
önemli görevleri olan pek çok aktif uyduyu tehdit ederek tüm insanlık için önemli bir
risk oluşturmaya başladı. Dünya’yı çevreleyen uzayın gelecekte de güvenli bir biçimde
teknolojik cihazlara, uydulara ve uzay istasyonlarına ev sahipliği yapmaya devam edebilmesi için uzay çöplerinin de yeryüzündeki çöpler gibi temizlenmesi gerekiyor. Gelecek
nesillere temiz bir Dünya’nın yanında temiz bir uzay da bırakmalıyız. İlay Çelik Sezer
“Uzay Çöpleriyle Mücadelede Teknolojik Adımlar” başlıklı yazısında uzay çöplerinin artışının durdurulmasına ve var olanların temizlenmesine yönelik girişimleri ve teknolojik
adımları detaylı bir şekilde ele alıyor. Ayrıca bu ayki posterimiz de uzay çöpleri ile ilgili.
Tuncay Baydemir “İnsan Manyetik Alanı Algılar mı?” başlıklı yazısında insanların
manyetik duyularının olup olmadığını, eğer varsa bu duyunun diğer canlılardaki gibi
etkili bir biçimde çalışıp çalışmadığını sorguluyor. Özlem Ak, bu ayki yazılarında uzayın
insan vücudunda ne tür değişikliklere neden olduğunun yanı sıra bazı bitkilerin ihtiyaç
duydukları fosforu kayalardan nasıl özütlediğini anlatıyor. Bir diğer yazısında ise nörodejeneratif hastalıklar alanında başarılı çalışmalar yürüten 2018 TÜBİTAK Bilim Ödülü
sahibi Prof. Dr. Ertuğrul Kılıç ile yaptığı röportajdan öne çıkan bilgilere yer veriyor. Mahir
Ocak “Şifre Güvenliği” başlıklı yazısında hackerların işlerini zorlaştırmak için kullanıcılara ve yazılımcılara büyük görevler düştüğünü vurguluyor. Teymuraz Abbasov ise mıknatısla âdeta dans eden manyetik sıvılar konusuna değiniyor. Feray Öztoprak’ın “Sunglint,
Güneş Işığının Yansıması” ve Tuba Sarıgül’ün “Su Üzerindeki Laboratuvarımız Marmara
Araştırma Gemisi” başlıklı yazılarını da zevkle okuyacağınıza eminiz.
Özlem Kılıç Ekici alıntısıdır.