Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsandılar..
'Ben bayağıyım ama yazdıklarım öyle değildir' Kalabalıklarla sanatçılar arasındaki o gerilimli alanda gezinen duygular, sanırım, kolayca tarif edilemeyecek kadar karmaşıktır; kalabalıklar hem hayranlık duyar hem küçümserler, hem sever hem kızarlar, hem beğenir hem kıskanırlar, hem çok akıllı bulur hem çok saf olduklarına inanırlar. Sanatçıların, taklit edemeyeceklerine inandıkları yaratıcı yeteneklerinden çok, onların toplumun kurallarıyla sık sık çatışan bağımsız kişilikleriyle ve davranışlarıyla ilgilenirler; onların vahşiliğe yaklaşan özgürlüklerini kısıtlamaya, onların her türlü sınırlamaya başkaldıran öfkelerini evcilleştirmeye uğraşırlar; onların eserleri kadar davranışları da tehlikelidir çünkü; bütün kuralları reddederek başarılı olan biri, kendi varoluşunu kurallara gösterdiği itaate bağlamış insanları kuşkuya düşürür. "Yaratıcılığın bize benzemiyor, ama hayatın bize benzesin" derler, bunu dediklerinin bile farkına varmadan. Yaptıkları bizim yaptıklarımızdan farklı olan birinin hayatı nasıl bizim hayatımız gibi olabilir sorusunu da sormazlar. Ve onlara hayali misyonlar yüklerler. "Siz topluma örnek olmalısınız" derler, "ahlaklı olmalısınız, dürüst olmalı, iyi kalpli olmalı, efendi olmalı, saygılı olmalı, mütevazı olmalısınız." Bunlardan hiçbiri olmaz elbette. Sanatçılar düzenin değil, kaosun çocuklarıdır. Bir hortlak sürüsü gibi hem hayatı herkesten daha iyi görüp hem de hayata herkesten daha yabancı olarak dolaşırlar; birilerine iyilik olsun diye değil, doğuştan sahip oldukları hastalıkları, eksiklikleri, acıları tedavi edebilmek için yaratırlar. Katiller, hırsızlar, düzenbazlar, sahtekârlar, hainler, vefasızlar, dolandırıcılar, jurnalciler, casuslar, korkaklar, yalancılar, kokainmanlar, alkolikler, gösterişçüer vardır aralarında. Mozart'ı, Beethoven'i, Wagner'i bir insan olarak sevmeye uğraşırsanız zorlanırsınız; onları ancak müzikleriyle sevmek mümkündür. Onların kişiliklerisaygıdeğer değildir belki, ama insanlık onların eserlerisayesinde saygıdeğer olmuştur. Onlarsizden biri değil. Sizin bilmediğiniz bir karanlığın çocukları onlar, sizin bilmediğiniz bir acıyı çektiklerinden öfkeli ve isyankârlar, hayatın çeperlerine sığmayan kanatlarıyla ne bu hayatı bırakıp gidebiliyorlar ne de bu hayatın içinde yaşayabiliyorlar; gerçek yüzleriyle sevilmeyeceklerini bildiklerinden, çalışma odalarında, atölyelerinde, stüdyolarında sürekli yeni yüzler yaratıp duruyorlarsize göstermek için, ama insafsızsınız; yarattıkları bütün yüzleri bir yana itip en arkadakini, saklananı, gösterilmeyeni görmek istiyorsunuz. istediğiniz, sizden başka türlü yaratılmış olanların zaaflarını bulmak, kanatlarının arasına yerleştirilmiş kamburlarısaymak, sonra da sanki kanatlan yokmuş gibi onların yalnızca kamburlarını söylemek: "Bak işte kamburları var." Var. Çok kamburları var. Onların hepsinisizden önce saydı onlar. Henry Miller karısınısatmıştı. Siz karınızısatmazsınız, sanmam. Ama onun gibi de yazamazsınız. Peki, asla cevap vermeyeceğiniz şu soruya ne dersiniz: — Onun gibi yazabilmek için neyi satardınız? Hiçbirşeyisatmazdınız, onun gibi yazmak umurunuzda bile değil, namuslu, dürüst olmak istiyorsunuz, 'pezevenk' olmak istemiyorsunuz. Olmayın. Miller de yeteneksiz olmak istemiyordu. Sanatçıların gerçek yüzlerini sevmezdiniz, onlar da biliyor bunu, size yeni yüzler yapıyorlar işte, onlarısevin diye müzikler, kitaplar, resimler, heykeller yaratıyorlar, bir çocuk gibi getirip gösteriyorlar, biraz alkış, biraz sevgi istiyorlar. Amadeus'ta. Mozart'ın dediği gibi: — Ben bayağıyım, diyorlar, ama yazdıklarım öyle değildir. Bugün, kendinize ait olduğunu sanarak tekrarladığınız birçok kelimenin, cümlenin, anlatımın altında onların imzası; yaralı bir canavar, çirkin bir ucube gibisaklandıkları odalarında yarattıkları eserlerin esintileri bulunuyor. O adamları öldürmek, onları yok etmek mi istiyorsunuz? Yok edin isterseniz onları, öldürün, parçalayın. Ama o zaman dilinizi, sözcüklerinizi, cümlelerinizi kaybedeceksiniz. Onlarsaygıdeğer de değillerdi ve hâlâ değiller. Ama onların yaşamadığı, var olmadığı, gizli odalarında acı çekmediği bir hayat da saygıdeğer olamıyor. Onlar karanlıkların çocukları. Ve onları yok ettiğinizde, ne garip, hayatın ışıkları kayboluyor.
Ahmet Altan
Ahmet Altan
Kristal Denizaltı
Kristal Denizaltı
··
87 görüntüleme
Kitaphane Notları okurunun profil resmi
AHMET ALTAN /KRİSTAL DENİZALTI
Melike okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Hemen yazıyorum. Unutmuşum sinirden.
Kitaphane Notları okurunun profil resmi
Olur öyle şeyler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.