Her satırında kitap bitmesin diyeceğiniz eşsiz bir roman.
Romanın girişi, yazarın da söyleşide belirtmiş olduğu gibi her ne kadar ütopik olsa da daha sonra distopyaya dönüşmesi insanın ne kadar acınası bir varlık olduğunun ispatı niteliğinde.
Bazen insanların burası benim dünyam, burada her şey bize ait, ortak, çıkarsız, dostça ve hayatın tüm kötülüklerinden uzak dediği bir alan yaratması kendi sonunu da beraberinde getiriyor.
Doğa canını acıtanlara her zaman acı bir son hazırlamıştır.
Doğayı yok etme konusunda ne kadar başarılı olduğumuzu ama doğanın buna karşı insanlara ne kadar hızlı ve acı bir şekilde cevap verdiğini açıkça gözler önüne seriyor.
Demokrasi bazen kazanç değil bir yıkımı beraberinde getirir. Sesinin yükselmesi gereken yerde susman, atalete, cehalete, korkuya, sindirilmişliğe ve bir bakıma kimliğine ihanettir.
Yazarın kendisi de şöyle demiyor mu zaten ?
Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçudur.
Kitapla ilgili o kadar şey düşünüyorum ki onun güzelliğine gölge düşürmemek adına sözlerimi burada noktalıyorum.