Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

insan doğayla buluşmalı
DAĞLI BİR BİLGEYLE SOHBET - Öcalan üçüncü doğadan bahsediyor. Birinci ve ikinci doğanın üst bir formasyonda sentezlenmesini ekolojik sorunların çözümü olarak değerlendiriyor. Bu konuda derinliğin var mı pirim / Birinci ve ikinci doğanın tahakküm temelinde olmadan birbirlerini üretebilecekleri bir doğadır kast - Tahakküm derken insanın toprağı mülkleştirmesi, hayvanı evcilleştirmesi , etini yemesi de tahakküm değil mi / insan ,yaşayacaksa mutlaka doğadan bir şey alır. Tahakküm tek taraflıdır ,ikinci doğada budur. Doğanın insan egemenliğine tabi tutulmasıdır, ama üçüncü doğa simbiyotik ilişkidir. -Herşey bi şeylerden bi şeyler alır. Sanırım önemli olan alırken vermeyi de bilmek. Simbiyotik ilişki bu zaten. Hatta bazen almadan da verebilmek. İkinci doğanın ilk oluşumunda bu oldukça belirgin. Animistik yöntemde bu görülüyor. Doğayı kendisi gibi görmek. Bir çok ideolojinin ekolojiye yaklaşımı var. Çözüm olarak sundukları şey ağırlıkta şu. Kentleri ortadan kaldıralım, doğaya dönüş yapalım. Vb. Oldukça uçuk teoriler geliştiriyorlar. Evet insan kendi doğasını oluştururken şöyle ya da böyle sapmaya uğradı. Ama insan olmak doğanın tercihiymiş gibi geliyor bana. Birkere insan olduk. Neden insan olduk diye anlamsızlaştıramayız. Öcalan bir çok tanımın önüne demokrasiyi sanırım bundan dolayı koyuyor. Öznelerin, doğaların , evrenlerin demokratik ilişkisi. Doğalar arasında ki ilişkiyi de böyle kurmak mümkün sanırım. /Doğru tabiki Ama insan ne yaparsa yapsın bir şekilde tabiata zarar verir -Şuanki insan evet öyle. Ama insanın hep böyle olacağını kabullenemiyorum. Ahlaki politik toplumdaki insan giderek doğaya zarar vermeyen insana dönüşebilir. Bu büyük bir zaman alır. Ama sanki evrenin arayaşı buymuş gibi /Ama modern yaşama ve tekniğe bulaşmış insan ne kadar istesede zarar verir derim -Düşünmem gerek Zarar verme tahakkümden gelir. Hakikate nasıl ulaşılacak. Bahsettiğimiz hakkikat insan merkezli değil. Aslında merkezi olmayan bi hakikat. Yani evrendeki herşeyi kapsayan. Bunun içinde bir öznenin diğer özneye tahakkümü oluşursa o evrensel hakikate ulaşılmaz. Ama kendimizden ( insandan) biliyoruz ki evren hakikate ulaşmak istiyor. /Artık Tekniksiz yaşamayız ama her teknik alet doğanın tasarrufuna raĝmendir, istemesen de zarar verirsin -Bu insanın tercihi değildi. Tekniği doğa için de kullanamaz mıyız. /Düşün veceteryansın ve ekolojiksin ama kullandığın cep telefonu neye mal oluyor, plastik,aliminyum,demir,vb maddeler doğanın ve eko sistemin tahribatı olmadan nasıl elde edilir. binlerce hayvanın habitatı buna kurban edilir -Bu doğru. Bu teknik abartılmış istemlerin sonucudur. İnsan bundan vazgeçebilir sanırım /o zaman birinci doğaya dönelim -Bu sefer de insan var olmaz. Önemli olan kendi doğanı oluştururken diğer doğaları anlamak /Bu daha iyi ,optimal dengeyi sağlamak diyelim -Evet. Öcalan'ın hakikat arayışı yönteminde en belirgin olan şey bu. Optimal denge /Her canlı ne kadar tabiatla uyumlu olursa olsun bir şekilde zarar verir, önemli olan zararı asgari seviyede tutmak -Ve bazende o zararı karşılayacak bilinçli faaliyetlerde bulunmak. İnsan birinci doğadan koparken tamamen olumsuz olarak kendini var etmedi. İlk insanın doğaya yaklaşımı ortada. Birinci doğada olmayan komünalite. / işte simbiyotik ilşki budur.yoksa tacir gibi bir al bir ver değil tabi.inekten süt al ama onu kendi gibi gör -İşte tüm soruma cevap veren cümle " inekten süt al ama onu kendin gibi gör" / ekolojik zihniyette budur. kızılderililer bir hayvanı avlarken ondan özür dilerler. et yer ama hayvanda kendisi gibidir. Avatar filmini izledin mi,bunu güzel anlatır - Evet defalarca izledim. Ulaşılması gereken şey de bu / Orda yaşam bir enerji alış verişidir. bence hayata bu biçimde bakma daha iyidir - Evet. Aynen öyle / Mecburuz başka enerjilerden almaya,ama birgün bizde başka canlılar için bir enerji olacağız bu döngüye saygıduymak gerekir. gereksiz harcamaya karşı olmak gerekir -Taşı anlamak için iyi taş, değerli taş, kutsal taş anlamını yüklemeden en basit biçimde taşı anlamaya çalışmak, inekten süt al ama inek gibi ol yaklaşımı sorunları çözer / inek gibi olamayız ama onun hayattaki işlevine ,yararına değer katarak anlayabiliriz onu. - Ee tabi mö diyecek değiliz. Anlamak aynılaşmak değil zaten /onun gibi birşey sandım - Mö desem ne olacak sankî. Fazla da insan olmak da ısrar etmek istemem. Evrendeki yerim ne ise razıyım. / Doğru tabi - Öcalan " Unutmamak gerekir ki, doğa insan yaşamının önüne büyüklüğü ve çeşitliliği çok olan bir oyun sahnelemiştir. İnsanın bu sahnedeki rolü doğanın aynısı olamaz. O bu sahnede ancak kendi inşa ettiği oyunlarla yaşantısını düzenleyebilir." Diyor / insan da kendi boyutunda bu dünyada bir renktir zaten istesede istemesede bir renk katar Belki hiçbir canlı için besin kaynağı değiliz gibidir,ama bazı virusler için bulunmaz bir habitatız - Evet bu doğru. Çoğu ekolojist insanı doğadan kopararak soruna yaklaşıyor. Sanki insan doğanın 'iyi ya da kötü ' tercihi değilmiş gibi. İnsana mutlak kötülük açısından bakmak doğa fetişizmidir. Sorun bundan dolayı çok mistik yaklaşımlar yaratıyor. Öcalan'ın yöntemi bu noktada umut verici. / Tabi ki Boockin gibileri insan nüfusunu çevre için engel görmezler, ama buna katılmam .insan nüfusu bu haliyle ne kadar ekolojik bilince sahip olsada doğa için bir felakettir - Ee tabi. Kontrolsuz üreme aynı zaman da tüketim demektir. Doğa dengesinin dışına çıkmak ve doğayı bu nüfusu besleyen bir erzak deposu olarak algılama durumu var zaten. Sovyet sosyalizminde bunu çok net gördük. / Tüketimi kültürü sorundur. İHTİYAÇTAN FAZLASI HARAMDIR ilke olmalıdır insan için. Çünkü birinci doğa böyle yaklaşıyor. Ağaç asla ihtiyaç fazlası su depolamaz. - Öcalanın "özgürlük ahlakı" dediği durum bu sanırım. / Tam da budur - Bu zerdüşte de var. Devrimcilerin anlıyamadığı da bu. Toplumsal ve doğasal sorunlara salt akılla çözüm bulmaya çalışmak. / Akıl da ahlak da tek başına yetmez. sezgi ve adını tam koyamadığım bir bilinç gereklidir. Yani bunların ahenk içindeki yaklaşımı gereklidir. -O bilinci nasıl tanımlıyorsun. / Genelde biz aklı beyinle ilişkilendiririz.ama mikroplar,amipler,mercanlar ,bitkilerde,hücrelerde beyin bulunmaz.buna rağmen akıllı olduklarını diyebiliriz.o zaman bu akıl nedir.beyin gibi bilgi ,anı depolama merkezi olmadan karar alma ,iş yapma varsa bu bir bilinc sonucudur. Öyle bir bilinçki içinde müthiş bir bilgi barındırır.bazı hayvanların kendi fiziklerinde geliştidikleri yetenekler ve değişlikler sadece çevre zorlamasına dayalı bir evrimle izah edilemez .kesinlikle bir bilinç olayıdır.mesela bazı istisnalar hariç tüm hayvanlarda göz vardır.yani çevrede fotonların var olduğunu bilmektir.fotonların varlığı bilinmezse neden göz gibi fotonları algılayan bir organ gelişsin ki.bunun gelişimi tesadüfle izah edilemez. - Immm yorumun harika / nesi harika / Genelde aklı beyinle ilişkilendiririz. Böyle olunca da anlam eksik kalıyor. Bir nevi türcülük yapıyoruz. Bunun farkına varmak harika Benim üzerimde bıraktığı etki bu / Akıl ,beyinle değilse ,bu bilinç neyle vardır.nasıldır - Bunu bilmiyorum. Akıl bir organdır. Aklın işlevini başka şeyler de yapamaz mı. / Ne olabilir bu - Hücrenin kendisi, kuarklar olamaz mı. / Elektronda akıl var diyoruz,eğer gözlemciyle etkileniyosa o zaman gözlemciyi fark edecek bir akıl vardır demektir.maddede katılaşmış bir enerji olduğuna göre o zaman akıl enerjinin kendisindedir.yani fiziksel değildir. O zaman nedir bu.biz insanlar bilsekte bilmesekte kulaklarımızla çevrede bazı frekansları algılayabiliriz.her ne kadar frekanslardan haberimiz olmasada bu böyledir.hemem hemen bütün canlılarda kulak vardır.bunun olması için bir şekilde frekansların bilincinde olmak gerekir.bu bilinç olmasaydı kulaklar neden oluşsun ki.hiçbir organ işlevsiz,gelişigüzel değildir.demek ki bilimsel bilgi olmayan ama son derece bilinçli bir varlıkla karşı karşıyayız.kanımca bu bilinç madde ötesi izah edilemezdir - Kabul ediyorum tüm söylediklerini. Buna yakın şeyleri tartışıyoruz. Ama yerleşik düşünce kalıplarımız buna ulaşmayı engeliyor ve tanımsız kalıyoruz. Nasıl bi bilinç ya da akıl sorusuna vereceğimiz cevap akıl ve bilinci tanımladığımız oranda olur. O da yetmiyor / En önemli noktalardan biride farkına varmaktır. Öcalan bundan çok bahsediyor son savunmada. evrimi yaratan geliştiren bu bilinç kanımca insanın bilgi ve anlamasıyla farklı boyut kazanıyor.farkına varan doğa olmak budur.çevremizde binlerce oluşum vardır birçok canlı fiziksel olarak bunlara duyarlı olsada farkında olma olayı yoktur kanımca.insan farkında oldukça bu tabiatten farklılaşıyor.bir tür var olan tanrısal oluşumu farkederek ona ortak oluyor gibi - Farkında olma anlamakla alakalı. Anlamak bu kadar önemli demek. / Bence tüm bilinç orda başlar.geçenlerde bir belgesel izliyordum bebeklerle ilgili.bebekler sıradan olaylara tepki vermiyorlardı.ama sıradışı bir durum gördüklerinde nasılda dikkat kesiliyorlardı.mesela bir kutuya kare biçimli bir nesne koyuyor ve tekrar çıkartıyorlardı ,bebeğin bir tepkisi olmuyor hatta sıkılıyorlardı.ama aynı nesneyi koyup top biçiminde bir nesne çıkınca dikkat kesilip anlamak istiyorlardı.anlama ,farklılı yaklama doğuştan geliyor.zekayla alakası da yoktur. - Anlamak. Var olmanın temeli gibi. İyi de nasıl anlayacağız. Neyle anlayacağız. Bu oldukça zor bir durum değil mi / hayır. zorlaştıran biziz. seversek anlarız. Sidarthayı hatırlıyor musun. Biraz sevmenin ve anlamanın yöntemini vermiş gibi. Seven insan anlamak ister. İyiyi ya da kötüyü. Kötü olanın da anlaşılmaya ihtiyacı var. ama biz bu kötüdür deyip yargı koyarsak nasıl anlayacağız. önce anlamalıyız sonra yargımızı koyarız. kimse o zaman bizi suçlayamaz. ama anlamadan yargıya varırsak suçluyuz. sevmemiz gerek. kayıtsız koşulsuz 30. Eylül. 2013
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.