birine
verebileceğiniz en değerli hediye, o kişinin bizim için
önemli olduğunu ona hissettirebilmek.
12
Büyük insanın
iki kalbi vardır.
Biri kanar,
öbürü dayanır
Halil Cibran
15
“Bu dünyadaki
tek teselli, sürekli acılar olmamasıdır.
Bir acı kaybolur ve bir sevinç doğar.”
Albert camus
26
Teselli
Etme sanatı
Sevdiğiniz biri yanı
başınızda ağlıyor,
size dert yanıyor
veya hasta ya da
umutsuz bir halde.
Hangi durumda
olursa olsun, ona
değer verdiğimiz ve onunla empati
kurduğumuz için onun yanında
olmak; acısını, derdini, üzüntüsünü
hafifletmek isteriz. Biraz olsun teselli
etme, acısına çare bulma, yas sürecini
hafifletme isteği duyarız. Peki sadece
istemek teselli edebilmek için yeterli
mi? Her zaman değil, çünkü derin bir
üzüntü karşısında mantık yetersiz
kalır ve destek olmaya hazır olmamız
bunu yapabileceğimiz anlamına
gelmez.
Neyse ki dayanışmaya, beraberliğe
çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde
birbirimizi avutmayı öğrenebiliriz.
Nasıl mı? Uzmanlar bize bu konuda üç
öneride bulunuyor
1 Avutmak için
dinleyin
Genelde karşımızdakini iyi
hissettirmek ve olanlara daha
mantıklı bir açıdan yaklaşmak için
ona içgüdüsel olarak şunları söyleriz:
“Merak etme, bir kaybeder bin
kazanırsın”, “Zamanla her şey yoluna
girecek”… Ne de olsa zorlukların
üstesinden gelme çabamız da bir
varoluş biçimi değil midir? Üzüntüyle
mücadele etmek kolay değildir.
Aslında kendimizi kandırmamalıyız.
Üzüntü duyan kişinin hayatında
hızlıca yeni bir sayfa açmasını
beklemek, yasını yaşamasına izin
vermek yerine duygularını
bastırmasını telkin etmek, o kişinin
üzüntüsünü azaltmaz aksine
derinleştirir. “Çünkü bu durum
üzgün kişinin suçluluk duygusunu
pekiştirebilir” diyor psikolog ve
psikoterapist Marie de Hennezel.
O halde nasıl bir yaklaşım daha iyi
olur? Aslında cevap oldukça basit,
ilk yapılması gereken onu dinlemek.
Peki etkili dinlemeye uzun süre
devam etmenin sırrı ne? “Enerjimizin
depolandığı, Japonların hara olarak
adlandırdığı bölgeye, yani göbek
deliğinin üç parmak altına odaklanın”
diye yanıtlıyor Marie de Hennezel
ve ekliyor: “Sağlıklı bir dinlemeyi
kafamızdaki düşünceleri susturarak
ve sadece bedenimizin hislerine kulak
vererek gerçekleştirebiliriz.”
Alışık olmadığınız için başta zor
gelebilir ama bedeninizin hislerine
odaklanarak daha dikkatli dinlemek
aslında düşündüğünüz kadar
karmaşık değil. Özellikle bilinçli
farkındalık meditasyonu veya
haptonomi yöntemiyle bu becerinizi
kolayca geliştirebilirsiniz.
Peki, bu dikkatli dinlemenin kişiye
nasıl bir yardımı dokunur? Ona
destek olup üzüntüsünü paylaşırken
herhangi bir baskı uygulamamış
olursunuz. Bu kişiye değer verildiği
duygusunu hissettirir. Ona ağlaması
ve kendisini özgürce ifade edebilmesi
için alan da sunmuş olursunuz. “Etkin
dinlemenin ardından duygularınızı
paylaşmak için iznini isteyerek
bunun üstesinden gelebileceğine
inandığınızı söylemek, ona gerçekten
ilerlemesi için yardımcı olur.”
2-Bakış açısını
değiştirmek için
metafor kullanın
Kederli birini teselli edecek
uygun kelimeler nelerdir? Filozof
Michaël Foessel’e göre en iyi teselli
yolu, kişinin üzüntüsünü ona
fark ettirmeden başka bir yöne
çekebilmektir. Bunun için de önerisi
metaforlara başvurmak. Neden
mi? Çünkü bu üstü kapalı anlatım
biçimi duruma başka bir yönden
bakmamıza olanak sağlar. Bu nedenle
metafor teselli dilinin temelini
oluşturur. Eski zamanlardan bu
yana, nasıl teselli edeceğini bilmek,
karşımızdaki kişiye anlaşıldığını
düşündürtmesinin yanı sıra hayatın
her şeye rağmen çekilebilir olduğunu
da anlatır.
Peki ya bu metaforların şiirdekinden
farkı nedir? “Aslında yine şiirlerdeki
gibi teselli konuşmalarında da
imajlar ve mitler üretmeye çalışırız”
diyor Michaël Foessel.
Bu metaforlar, sevgilinin ya da bir
yakının kaybı, hastalık haberi veya
biten bir kariyer için kullanılabilir.
Karşımızdaki kişiye bunun sonuna
gelinmiş bir kitap, tamamlanmış bir
yolculuk ya da kimsenin kendisinden
çalamayacağı bir hatıra albümü gibi
olduğunu söyleyebilirsiniz. Bir örnek
verecek olursak; ölüm fikrinden
korkan yaşlı ebeveynimize yaşlılığın
hayatımızın gecesi gibi olduğunu
söylediğimizde, bu benzetmeyle
hem korkusu
na hak vermiş hem de
onun gerçekleri daha az can sıkıcı bir
şekilde görmesini sağlamış oluruz.
Bir çocuğun yolda düştüğünü
gördüğümüzde spontane bir şekilde
yaptığımız da bu değil midir? Ona
“Gözyaşların şelale olmuş” dersiniz
ve çocuğun ağlamasını dindirirsiniz.
Ancak, eğer metaforu ölçüsünde
kullanmazsak amacına ulaşmaz.
Çünkü metafora başvurmaktaki
amaç, ortamı yatıştırmak için olası
ihtimalleri hikâyenin içine enjekte
ederek onu yeniden yazmaktır,
baştan bir hikâye yaratmak değil.
Teselli etmek, karşımızdakinin
acısını kabul etmekle birlikte
hissettiklerine de empati yaparak hak
vermektir. Bazen hiçbir şey olmamış
gibi yapmanın iyi bir yol olduğuna
inanmaya çalışsak da, kendimizi
bu şekilde kandırmamalıyız. Acıyı
ertelemektense, ona birkaç kelime
oyunu yapmak veya metaforlu bir
anlatımla yaklaşmak iyileştirici
bir güce sahiptir. Öyleyse destek
olmak aynı zamanda o kişiye saygı
göstermek midir? Şüphesiz ki
öyle. Albert Camus’nün şu sözleri yardımcı olur belki de: “Bu dünyadaki
tek teselli, sürekli acılar olmamasıdır.
Bir acı kaybolur ve bir sevinç doğar.”
3-Hayata yeniden
tutunması için
sanattan destek alın
Sanat bizi avutur. “Çünkü sanat
eserleri duygu yüklüdür ve çıkış yolu
bulamadığımızda bize yeni geçitler
yaratabileceğimizi hatırlatırlar. Bu
yönden sanat eserleri kayıp yaşayan
kişiye destek olabilir” diyor
psikanalist ve psikoterapist Daniel
Sibony. Elbette yastaki kişinin
libidinal yatırımını “kayıp nesne”den
başka bir nesneye ikame etmeye hazır
olması da önemlidir.
Bu yüzden tiyatroya, sinemay
ya da müzeye gitmeyi önermeden
önce biraz bekleyin. “Bu zaman,
kişinin dünyaya açılma konusunda
giderek kendini hazır hissetmesine
yardımcı olur.” Ardından dayatıcı
olmadan teklifte bulunun. “Sanat
eseri bu acıyı aşmamıza yardımcı
olabilir, çünkü sanat eseri de
kendini yaratan sanatçıyı yeniden
inşa eder. Sanat içinde yaratımı ve
başlangıcı barındırır. Bu sayede
yeniden başlamanın mümkünlüğünü
anımsatır. Ancak sanatın etkisi, acı
çeken kişinin yaşadıklarını didikleyen
arkadaşlarıyla bir araya gelmesinden
farklıdır. Bir film, heykel, resim, bale
gösterisi, onları izleyenlerle doğrudan
bir iletişime geçmez ve dolayısıyla
izleyiciler üzerinde bir baskı kurmaz.
Onlar sadece müdahale etmeden
destekleyici konumdadırlar.”
Ancak sanatın iyi gelmeye yetmediği
zamanlar da olabilir. Sanatın
güzelliklerinden birini görmek bazen
bizi hayata geri döndürebilir ama
depresyonda olan birinin kendisini
dışlanmış hissetmesine neden olabilir.
İşte bu nedenle sanat ya da herhangi
bir tür yaratma eylemi yas için hızlı
bir panzehirdir diyemeyiz. Acı veren
bir kayıp karşısında kişinin var olan
bir şeylere tutunma isteği zaman
alabilir. Dolayısıyla ondan bir talep
gelmesini beklemek bu süreçte daha
iyi olacaktır. Çevresindeki kişiler için
bu bekleyiş uzun gibi görünse de kişi
sonunda yeni bir sayfa açmaya hazır
olacaktır
24
Eleştirilerle
aranız nasıl?
Yargılamaktan,
incitmekten,
karşımızdakinin
bizden
soğumasından
korkarız.
Eleştirinin işte
böyle kötü bir şöhreti vardır. Bu
yüzden esas sözün etrafında dolanır
durur ve gün gelir patlarız; sesimiz
yükselir, diyalog kanalları tıkanır
ve başa döneriz. Eleştiri bu yüzden
gereklidir. Eleştiri olmazsa hakiki
bir iletişim kurulamaz, yolunda
gitmeyen şeylerin adı konulamaz,
kısacası ilerleme kaydedilemez.
“Sorun teşkil eden şey eleştirinin
kendisi değil ifade şeklidir ve
eleştiriyi karşılama biçimidir” diyor
şirketlere profesyonel koçluk hizmeti
veren psikiyatr Eric Albert. Günlük
hayattaki iletişimimizde eleştiri
söz konusu olunca hepimiz edilgen
bir tutumla saldırgan bir davranış
biçimi arasında sıkışıp kalıyoruz,
yani “kararlılık” gösteremiyoruz.
Kararlılık, muhatabımızın ne
düşündüğünü ve ne hissettiğini
hesaba katarak ne düşündüğümüzü
ve ne hissettiğimizi saygı
çerçevesinde ifade etmektir. Bunu
başarmak için ifade şeklimiz üzerinde
çalışmamız gerekir.
ELEŞTİRİ YAPARKEN
1-Eleştirinizi hazırlayın
Eleştirinizi ifade etmeden
önce, karşınızdaki kişinin
davranışlarında neyin doğru
olmadığıyla ilgili kendinizi sorgulayın.
Böylece eleştirinizi net bir şekilde
belirleyebilirsiniz.
Örnek: Proje koordinatörü
Oktay, ekip arkadaşı olan grafik
tasarımcısı Tolga’nın işe devamlı geç
gelmesinden şikâyet ediyor. Daha
önce bu rahatsızlığını dile getirmiş,
ancak sonuç alamamış. Müdür artık
devreye girmek zorunda, ancak önce
eleştirisini hazırlaması lazım:
Tolga kaç kez ve ne gibi durumlarda
işe geç geldi? Bu davranışı neden
ciddiyet teşkil ediyor? Eleştirimi nasıl
ifade edeceğim? Tolga’yla konuşmanın
en doğru yolu nedir? Kendinize bu
soruları sorabilirsiniz.
2-Sorunları tanımlayın
Genelleştirmeyin, spesifik
örneklerden yola çıkın. Amaç
muhatabı suçlamak değil, diyaloga
açık bir tutum takınmaktır.
Örnek: “Hep geç geliyorsun” demek,
karşı tarafta direkt olarak saldıraya
uğradığına dair bir algı yaratır.
Bunun en büyük riski muhatabınızı
tipik davranış kodlarına indirgiyor
olmanızdır; “Hep aynı şeyi
yapıyorsun” gibi. O da bunu inkâr
etme yoluna gider; “Bu doğru değil.
Bu sabah vaktinde geldim!” Doğru
tutum olguya odaklanmaktır; “Tolga
bu hafta üç toplantıya da yarımşar
saat geciktin” ifadesinde olduğu gibi
3-Sonuçları belirleyin
Muhatabın hatalı
davranışının sonuçlarını
açıklamanız ve yaptığınız teşhislerle
aynı fikirde olup olmadığını
sormanız gerekir.
Örnek: “Begüm senin yüzünden bir
randevusunu ertelemek zorunda
kaldı. İşe geç gelmenin ekibimiz
üzerindeki etkilerinin farkında
mısın?” Cevap “Hayır” ise, neden
böyle düşündüğünü sorun ve
davranışının doğurduğu sonuçları
görmesini sağlamak için onu
sorgulamaya devam edin.
4-Değişim talebinizi
belirtin
Muhatabınızdan ne
beklediğinizi açıkça söyleyin ve
gerçekçi, erişilebilir bir davranışsal
değişim hedefi belirleyin.
Örnek: “Tümden değişmen
gerekiyor” gibi bir genellemede
bulunmamanız lazım. Sadece
somut taleplerde bulunun. “Tolga
her hafta üç önemli toplantımız
var. Üçüne de vaktinde gelmeni
istiyorum.” Yani cümlenizdeki özne
“ben” olmalıdır. Olayları kendi
açınızdan gördüğünüzü belli eden
“İşe kendini yeterince vermediğini
düşünüyorum” gibi bir cümle, “İşe
kendini yeterince vermiyorsun” gibi
suçlayıcı ve saldırgan bir cümleden
daha çok etkilidir.
5-Yardım teklifinde
bulunun
Muhatabınıza işlevsiz
davranışını değiştirmek için çözüm
bulması konusunda yardım teklif
edebilirsiniz.
Örnek: “Geç gelmen otobüs
saatlerinden kaynaklanıyor olabilir
mi? Toplantı saatini yarım saat
ileri alsak vaktinde gelmiş olur
musun?” Ancak burada dikkat
etmeniz gereken yardım teklifini
hemen yapmıyor olmanız. Elbette
karşınızdakine işini organize
etme konusunda yardım teklif
edebilirsiniz ama asıl amaç onun
davranışını değiştirmesidir. Diğer
bir deyişle, toplantı saatini ileri
alarak Tolga’nın gecikme halini
değiştiremeyiz, özellikle de Tolga
çalışma arkadaşlarını kendine
uydurmaya bilinçsizce kararlıysa.
ELEŞTİRİ ALIRKEN
1-Eleştiride bulunanı
sonuna kadar
dinleyin
Eleştiriyi iyi karşılamaya
muhatabınızı sonuna kadar
dinlemekle başlamalısınız.
Kendinizi savunmak (“Melis
sana müşteriyi karşılamam için
masamda olmadığımı mı söyledi?
Bu doğru değil! Ben yan odada
telefon görüşmesi yapıyordum”)
veya gerekçe göstermek için
(“Salı toplantısını kaçırmamın
sebebi, oğlumu okula götürmek
zorunda kalmamdı. Bakıcımız
hastalanmıştı”) karşınızdakinin
sözünü kesmeyin.
2-Karşınızdakini
sorgulayın
Eleştiri size yöneltildikten
sonra muhatabınıza eleştirisini
biraz daha açmasını söyleyin:
“Benim gecikmem ekipteki diğer
kişilerin çalışmasına mani mi oldu?
Tam olarak söylemek istediğin
nedir?” Amaç, size eleştiri yönelten
kişinin ağzındaki baklayı
çıkarmasını, ne düşündüğünü ve
hissettiğini söylemesini
sağlamaktır.
3-Aldığınız eleştiriyi
tanımlayın
Muhatabınızla aynı dilde
konuştuğunuzdan ve diyaloga
devam edebileceğinizden emin
olmak için aldığınız eleştiriyi
yeniden ifade edin: “Doğru
anladıysam, toplantılara çok sık
geç kaldığımı ve bunun ekibi
olumsuz etkilediğini, artık
vaktinde gelmemi istediğini
söylüyorsun.”
4-Kendinizi
konumlandırın
Eleştiri nedeni olan tüm
konuları masaya yatırdığınızdan
ve karşınızdakinin ne düşünüp
hissettiğini anladığınızdan emin
olduktan sonra cevap verebilir ve
kendinizi konumlandırabilirsiniz.
“Diğer arkadaşlarımın işine bu
derece mani olduğumu
bilmiyordum. Bunu aklımda
tutacağım ve toplantılara vakt
inde
geleceğim” veya “Toplantılar çok
erken başlıyor. Ben de senin gibi
yarım saat ileri alınması
gerektiğini düşünüyorum. Böylece
07.30 otobüsüne binebilir ve 9’da
ofiste olabilirim” gibi.
28
Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir
36
Viktor Frankl’ın çok güzel bir sözü vardır;
“Normal olmayan bir duruma verilen normal
olmayan bir tepki normaldir” der.
37
190 litre: Türkiye’de bir kişinin gün içinde tükettiği ortalama su miktarı.
75