Merhaba bugün yine etkileyici bir klasik ile karşınızdayım. Safveti Ziya’ya ait olan bu eser ile kültürel bir gezintiye çıkmakla birlikte batılılaşmanın en yaygın olduğu örnekleri kitap boyunca gözlemleyebileceksiniz.
Eser tam da benim hayran olduğum bir dilde yazılmış. Baştan sona ağdalı bir dile sahip olan eser yoğun betimlemeleri ile beni kendine hayran bıraktı. İşte bu sebeple Servet-i Fünun dönemi eserlerini ayrı bir seviyorum çünkü o dönemin o yaklaşımın benimsediği o şairane hava beni kendine normalden fazla çekiyor.
Ancak elbette kitaptan tam anlamıyla bir haz aldığımı söyleyemeyeceğim. Bunun en önemli etkeni ise konunun çok sığ kaldığına inanmam. Aynı hissiyatı Aşk ve Gurur’da da hissetmiştim. O dönemin sürekli salonda dans adı altında sekerek geçen hali, içerisinde uzun uzadıya konuşmalar dışında bir şey barındırmadığı sürece beni hiç de kendine çekmiyor.
Evet dönemi solumayı seviyorum ancak bu iyi bir şekilde kurgulandıysa.
Elbette Safvet-i Ziya dönemine göre inanılmaz iyi bir eser yazmış ancak keşke o dönemde bu zihinle yaşıyor olsaydım da şairaneliği tüm ruhumda hissettiren bu güzel kalemden daha çok noktaya değinen daha çok sokaklarda gezinen bir kelimeler bütünü yazmasını talep edebilseydim.