Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

128 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kazım Baran YILMAZ, 1984 Beyoğlu doğumlu. Şu an Antalya plajlarında hayatın keskin acılarına inat keyif yaşamaktadır. Varlık meşgalesi ve yokluk telaşı arasında yaşıyor ve yazıyor. Yaşam sürecini de bir intihar mektubu olarak tanımlıyor. Tabii bir betona ekilmiş bir tutam yapma çiçek sahip olduğu tek cephanesi. Kavim Yayınları'nda hava atıyor. İşaret Kuşağı'nın yayımcısı ve yılmayan sevdalısı. Vurgu Edebiyat Dergisi'nde hem editör hem de sıkı bir element. Şiirleri Vurgu... Neyse hangi dergilerde yayımlandığını size bırakayım. Kitapları; Kırık Bej - - Şiir (2012) Parça Tesirli Lacivert - - Şiir ve Deneme (2013) Ve Turuncu - - Şiir (2014) Davut Değilim - - Şiir (2020) "Ve Turuncu", 2014 yılında Lakin Yayınları tarafında yayımlanan bir şiir kitabıdır. Editörlüğünü Ruhi KONAK; Kapak tasarımını Yılmaz AVŞİN ve sayfa tasarımını ise Çağan SEFA üstlenmiştir. Toplam yüz on iki sayfadan oluşuyor ve içinde kırktan fazla şiir barındırıyor. Kazım Baran YILMAZ, yaşamın renkleri arasından bir şeylere işaret ediyor. O hâlde ilk önce kırmızı, sarı ve ikisinin birleşimi olan turuncu üzerinden ilerleyelim. Kırmızı enerji dolu, tutku ve aksiyonun rengidir. Kırmızı renk, fiziksel ihtiyaçlarımızla ve hayatta kalma isteğimizle ilişkili sıcak ve pozitif bir renktir. Güçlü ve erkeksi bir enerjiye sahiptir. Kırmızı enerji vermekte, duyguları uyandırmakta ve harekete geçmemiz için bizi motive etmektedir. Sarı renk; zeka ve aklın rengi olmasıdır. Sarı renk psikolojisi, umut, mutluluk, neşe ve eğlence sunan, canlandırıcı ve aydınlatıcı, göz kamaştırıcı en parlak ışık huzmesidir. Sarı renk ve anlamı, özgün düşünce ve merak uyandırmaktır. Sarı yaratıcı bir renktir. Turuncu ise dışa dönük, heyecan ve mutluluk verici, dinamik, dikkat çekici, çarpıcı ve iç açıcı bir renktir. Kırmızıdan sonraki en sıcak renk olan turuncu gösterişin ve şatafatın rengidir, fakat kırmızı kadar rahatsız edici değildir. Turuncu renk metabolizmayı hızlandırır. Canlılık, cesaret ve güven verir. "Ve Turuncu" renklerin anlamı üzerinden varoluşsal bir kitap yolculuğudur. Tabii sadece renkler üzerinden durulmamış. Kitabı okuyup bitirdiğinizde kırmızı, sarı ve turuncunun izlerini fazlasıyla kitapta göreceksiniz. Kimi zaman hayatta kalma isteğimizi sorgular ve eleştirir. Kimi zaman bireyin, bireyseklikten çıkış kimliği ve psikolojik süreçlerini anlatır bize. Umudu sorgular. Bizi sorguladıkça bize neşe ve keyifli anlar verir. Yaşamın sevme değerini. Özgün düşünmemizi ister. Ve turuncu ile de kapalı bir kutuptan ziyade açık bir kutu olarak varlığımızın sırlarını bize hediye eder. Asla yorulmaz. Dinç ve coşkulu sözcüklerle yavanlığımızı sarsar! Çoğu sorunlara dikkat çeker. Turuncu ile insanın ruh metobolizmaısını çalıştırır. Hesap sormak için kendisine güvenli bir şekilde canlı bir cesaret aşılar. "Ve Turuncu" hem içli hem dışlı bir bıçaktır. Kendisini her yerden kanatır. Yarasını hep sever. Sahip çıkar. Kendisini bileyen bıçağın ardındaki anlama koşar. Bir şeyler yapmaya çalışır. Kendisini turuncu ile donatır. Kazım Baran, "ulussuz, topraksız, yersiz ve yalnız" diyerek bireyi, bireysellikten kurtarıp evrensel bir döngüye davet ediyor. Bu hem mistik bir kimlik telaşı hem de objektif insan olma kimliği sürecidir. Şiirleri okurken çoğu zaman iç döküm veya başka şeylerin dokümanı algılayabilirsiniz ama Kazım Baran'ın davası bencilce bir iç döküm değildir. İç çöküşten uzak bir coğrafyada insanı insan yapan meseleleri anlatıyor. Sorguluyor! Kazım Baran'ın en büyük kozu şiirsel sorgu! Çevrede olup bitenlerden ziyade ilk önce işi kökten hâlletmeye çalışıyor. Yani bizi dıştan değil de içten ele geçiriyor. Derinliklerimize inip yolculuk yapıyor. Ki bir insan kendini sorgulamadıkça ve düzeltmedikçe başkasını bu sürece itemez. "Ve Turuncu" her şeye olan mesafemizi, yüzeyselliğimizi, yapaycılığımızı, metalığımızı, kaskatı kesilmişliğimizi, umursamaz ve vurdumduymazlığımızı, taş kalpsizliğimizi, bencilliğimizi, gerçeklerden uzak kalışımızı, kırılgan yapımızından habersiz oluşumuzu, yabancılaştığımızı, hissisleştiğimizi, değersizleştirdiklerimizi, farkında olmadan yaşadıklarımızı ve daha birçok şeye ayna tutuluyor sözcüklerle! Ritmi çoğu zaman yükselen bir varoluşsal kitap ama bazen de dinginleşen ve az da olsa yavaşlatan bir kitap ama bunlara rağmen yaşam süzgeci olabiliyor. "Şiirsel Ekoloji" desem çok sırıtırım değil mi? Olsun! Kazım Baran, "Ve Turuncu"da doğaya bağırını açmış. Su, toprak, ateş, orman, tarla, ateş, gül, bulut, ırmak, dağ, nehir, yağmur, gökkuşağı ve daha birçok unsurun etrafında işliyor meselelerini. Ekolojiyi şiir hatlarına uygun bir yapıda kullanıyor. Kazım Baran, İstanbul'dan Antalya'ya giderken bireysel davranmamış. Kitaptaki karakterin anlattıklarına kulak kesilerek hareket etmiş. Büyük kentlerin binalarından, betonlarından, çimensiz ve parksız yerlerden, kuru kalabalıktan, ağzı özel parfümler kokan Burjuvazilerden ve daha birçok şeyden kaçmış ya da uzaklaşmış. Yüreğinde her zaman bir kavga, hüzün, yorgunluk, yaşam inancı ve bazı şeyleri bulundurarak anlamsızlaştığımız anlara işaret ederek vurguluyor. Tatminsizlik, vazıfsızlık, ego bilincinden uzak kalan ve vefâsızlaşan insan bireyini sorguluyor keskin bir yarayla. Bıçakla bilenmiş bir yarayla... "insan eliyle oluştum, maksatsızım/ yüzüm, gövdem plastikten" diyebilecek kadar cesur ve robotlaşan hayatları ifşa edecek kadar duyarlı! Yüreğinde her zaman gitmenin acısı var. Ya birisine gitmek ya kendisine gitmek ya da hiçbir şeyin olmadığı bir yere gitmek acısı. İnce ince keder ile sağaltılmış bir gitmek acısı! "büyüdüğüme bakmayın ne olur/ siz beni bir de çocukken görün" dizeleriyle büyümenin sıkıntısını, yüklük sorumluluklarını ve kederlerini dile getiriyor masum çocukluğa bir dönüş yolu çizerken. José Mauro De Vasconcelos'un "Şeker Portakalı"ndaki Zeze'yi hatırlayalım lütfen. Ah! O şeker ve şiirsel tatlılıktaki Zeze'nin çocukluk hayatını anlatan kitap ile "Güneşi Uyandıralım" ve "Delifişek" kitaplarında Zeze'nin gençliğini ve yetişkinliğini anlatan kitaplarını hatırlayalım. Zeze'nin çocukluğunda onu çok severdik, benimserdik ve korurduk ama büyüdükçe ondan gıcık kapardık, uzaklaşırdık ve özel gelmezdi. İşte Kazım Baran, çocukluk ve büyümenin yolculuğundaki psikolojik gelişimi ve toplumsal konumu anlatmış. "Ve Turuncu" bireysel sürece, birey yaşantısına, topum yapısına, ekonomisine, sistemlerine, militarizmine, savaşlarına ve barışlarına, dertlerine Orta Doğu sorunlarına ve daha birçok şeye işaret ediyor. Kimi zaman sivri bir dilin ironileriyle; kimi zaman da beynin gizli olanaklarıyla bunu yapıyor. Salt duygusallıktan ziyade mantıksal bir çerçevede duygularını işliyor. Kazım Baran, "mevsimle savaşan bir begonya/ gövdesinde rastlayacağız bize/ uçmaktan yorgun bir kuş kanadında/ patlamış bir şehir trafosunda/ kesilmiş bir toplu taşıma hattında/ kesilmiş toplumların alakasında/ kesilmiş suların ardındaki klorda/ kesilmiş bir filmin ortasında kesilmiş bir takvim yaprağında/ kesilmiş bir söz anlamında/ kesilmiş kadın arında/ kesilmiş adamlık damarlarında" diyerek yaşama karşı sorgulamak istediği amacını az da olsa "Ve Turuncu"da kritik bir şekilde dile getiriyor duymayı unutan kulaklar için. Kazım Baran'ın şiir dili uzun yolculuk kıvamında ilerleyen bir yapı gibi. Uzun metrajlı ama parçalı ayrıntılarla devam eden bir şiir yapısı! Kitaptan beğendiğim kısımlar; "sararmış yanlarında yaşam aramaya çalıştığım ölüm/ pencereden sarkan yılgın bir eşyanın son gördüğüdür" "deviriyorum üstünde durduğum mevsimi ayaklarımın altından/ ben alıyorum düz bir dağla dik bir yolun farkını" "-konuşmuyorum/ buna yarayan ne varsa/ yüzümün ortasında bir ağız değil/ evde kullanılmayan bozuk bir aygıt benimkisi-" "Sarsılan bir suratlayım/ acıdan veya korkudan/ veya hiçbir cisme renk konduramamaktan" "yenileceksen eğer/ en az benim kadar güzel yenil/ kavgamı görüyorum sende." "anlatacağım/ tüm ihtimalleri teker teker hem de/ bir bulutun en serin neminden/ kayıp bir rüzgarın yokluğuna kadar/ beni bir sokak gibi dinleyeceksin/ bunu bir yasak gibi sevecek/ çok solunmaktan olacak/ havadaki azlık miktarım" "çünkü kendi coğrafyanda sana yağan gök/ gülüyordur başka birilerinin yüzlerinde/ bütün olağan şiddetiyle" "insan eliyle yapılmış hiçbir aracın hızı/ yetişemeyecek acının hızına" "insan bütüne ağrıdır yarımı kabul etmenin mahareti yanında" "ben bu yolu ayak bileklerime ölü yapraklar ıskalayarak aştım" "herkes ihbar edebilir bir cinayeti ayna karşısında/ herkes masumdur aslında ışık kapandığında" "yorulduk diyorsun, yorulmak belki/ biz seninle zaten bütün bir ömrü/ aynı güne denk getiremeyip yorulmadık mı." "ki benim anlattığım kadarıyım kendimin/ yalnız bildiklerimle sınanırım." "en ilk neye kelime giydirirsem/ oradan itibaren çıplak kalayım" "yüktür ağza zamansız gelen söz" "bilmezdim ağzımı yırtan bu sesin rengini/ bir çocuklara meseledir/ bir de ağlama vakitlerine" sorun, yakışıyor musunuz bu şehrin ağrısına biziz halk, çelik halka da, o sonsuz zincir "san ki/ seni unutmakla sınamak/ yakışmıyor müfredatıma." "Biz de biliyoruz yağmurdan kaçmayı/ geçmişinden bir saat hızında uzaklaşanlar gibi" "-ben ulussuzum, topraksız, yersiz ve yalnız/ tohumum da tarlam da gaiptendir-" "-ben ulussuzum, topraksız, yersiz ve yalnız/ tohumum da tarlam da gaiptendir-" "-ölüm! diyorum bağıra bağıra/ -hiç arzulanacak bir şey değil!/ -yer yerine göğe gömülme ümidi olmasa." "çünkü omurgası yalnızlıktan yontulur/ yarasını gövdesinden sayanın." "Sana bensiz sabahlar armağan eden/ gök de gözümden düştü."
Ve Turuncu
Ve TuruncuKazım Baran Yılmaz · Lakin Yayınları · 201427 okunma
·
140 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.