İlk defa Jack London okudum. Bazı şeyleri erteleye erteleye ne kadar çok şey kaçırıyoruz aslında. Beyaz Diş de uzun zamandır kaçırdığım güzelliklerden biriymiş. Kitabı çok sevdim. İlk sayfalar bizi soğuk bir iklimle, hırıltılı rüzgârlarla zor kış şartları altında karşılıyor. Derken yaklaşık yetmiş sayfa kadar sonra Beyaz Diş ile tanışıyoruz ve onun yaşam hikâyesini okuyoruz aslında. Yazar bize Beyaz Diş'in yaşam savaşını anlatırken aslında insan da olsa hayvan da olsa karşıdaki kişinin davranışlarının altında mutlaka bir sebep yattığını, herkesin ait olduğu bir yer olduğunu ve ait olmadığı yerde olan birinin katil de, hırsız da, vahşi bir canavar da olabileceğini hatırlatırken insanın acımasızlığını öne sürüyor. İçine sevgi katılmamış bir şeyin ne kadar gerçek olduğunu düşündürüyor ve sevgi olmadan birinin potansiyelinin tümünü bırakın, küçük bir bölümünü dahi kullanamayacağını anlatıyor. Bu açıdan benim için çok değerli bir kitaptı. Bu büyüleyici kitabın biraz da üslûbuna değinmek istiyorum. Başlarda okuması biraz zordu çünkü özellikle de ortalarda diyalog neredeyse hiç yoktu. Buna rağmen çok akıcı bir kitaptı. En çok hoşuma giden şey de şuydu: kitaptaki şefkati de acıyı da iliklerime kadar hissettim ve Jack London'a hayran kaldım. Diğer kitaplarını da (özellikle de Vahşetin Çağrısı'nı) en yakın zamanda okumak istiyorum. İyi okumalar.

Beyaz DişJack London · Kırmızı Kedi Yayınları · 201776,1bin okunma

·

171 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.