Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

164 syf.
9/10 puan verdi
AH DOKTOR!! (2)
Huysuzum, kavgacıyım, aksiyim tamam da, bu huzursuz bacak neyin nesi doktor? Milyon kere sağa, milyon kere sola dönüyorum, memnun edemiyorum zat-ı alilerini. Değil atlas yorgan, buluttan yatak olsa, tahtadan tabut gibi sıktıkça sıkıyor. Sığamıyorum artık. Sanki belden aşağım benim değilmiş gibi. Tutmuşlar, sonradan dikmişler vücuduma. O ayrı isyanlarda, ben ayrı isyanlarda. Utanmasam hüngür hüngür ağlayacağım iyi mi.. Öğrendiğim bir şey varsa hayattan; zorlamayacaksın. Direnemediğin yerde sen sağ, ben selamet. Öyle kalkıp evin içerisinde yüzlerce adım atmakla, dizden aşağısını soğuk suyla yıkamakla olacak şey değil. Ama inat değil mi; gözlerim kan çanağına dönene kadar yatağa girmek yok. Kaç bakalım uyku, nereye kaçacaksın? ............ Huzursuz bacak sendromu. Bir sinir sistemi hastalığı. Öyle tarif edilebilir bir şey de değil; nam-ı diğer, yaşayana sor beni türünün gözdesi. Özellikle geceleri evin içinde dört döndürür, sürekli hareket etme isteğiyle beraber yüksek dozda huzursuzluk içerir. Uyku mu, Hak getire. "Dopamin! Dopamin!" diye diye inleyen değerleriniz, düşmanıdır şöyle yumuşacık bir uykunun. Peki ne yapmalı? Tecrübelerime dayanarak ufak bir listem var tabi kendi çapımda. Birinci kural; asla uyumak için kendini zorlamayacaksın. Ikinci kural; bacaklarını soğuk suyla yıkayabilirsin, bir nebze işe yarar. Üçüncü kural; evin içerisinde yorulana kadar yürüyebilirsin. Ev biraz büyükse ne mutlu sana. Dördüncü ve en önemli kural; mutlaka bir uzmana görünmelisin. O, seni rahatlatacak bir tedaviye başlayacak. Ilacını düzenli olarak alman gerekiyor. Yan etki olarak biraz, kontrol edilemez kumar oynama dürtüsüne maruz kalabilirsin, ama olsun o kadar, değil mi?:)) Asıl önemli olan sebebi tabi ki. Burada sevgili Vüs'at Bener devreye giriyor ve açıklıyor; "İçlilik efendim! Bu da bir meslek işte. Hokkabazlık, bakkallık gibi falan.." Işin kimyası bir tarafa, merkezinde tam da bu var; içlilik.. Kahramanımız Ömer Faruk da böyle. Ülkesine döndüğünde tabiri caizse bıraktığı hiçbir şeyi, bıraktığı yerde bulamaz. Ülkesinden tutun da, ailesi ve arkadaşlarına kadar her şey tamamen değişmiştir. Içlendikçe içlenir. Maneviyat çökmüş, maddiyat zirveye ulaşmıştır. Bu yüzden sıkı sıkı tutunduğu bütün değerlerin yıkılışına şahit olur. Çareyi yalnızlıkta, yalnızlaşmakta bulur. Bazen kendimizden bile kaçmak isteriz ya, öyle bir kaçıştır onunki de. "Kahrolsun kapitalizm!" diyerek direnen bir benlikle huzuru aramaya koyulur. Kitapta yoğun bir şekilde sosyolojik göndermelerle rastlamak münkün. Hatta biraz da politik söylemler söz konusu. Kendi inandığı değerlerin penceresinden gözlemlediklerini inanılmaz sıcak bir üslupla ifade etmiş. Davasından vazgeçip huzura kavuşan(!) insanları çok başarılı bir ironiyle kelimelere döküyor. Yazarın, okuduğum, üçüncü kitabı sanırım. Dilindeki o sıcaklık ve üslubundaki dinlendirici etki, ilk defa bu kitapla bana ulaşmayı başardı. Fikirlerine katılmak ya da katılmamak ayrı şeyler ama kesinlikle hiç sıkılmadan büyük bir zevkle okudum diyebilirim. "Bana ülkemin hatırası.." dediği huzursuz bacak sendromu, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi..:) Keyifli okumalar :)
Huzursuz Bacak
Huzursuz BacakMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 20113,098 okunma
··
909 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Leylm okurunun profil resmi
Bir şans ver bağımsızlığını ilan etsin :) kumar oynama dürtüsünün yanında alışveriş isteği de mı vardı ne :))) İçlilik azizim içlilik. Atmamak lazım her şeyi.
Liliyar okurunun profil resmi
Aynen öyle, bir de alışveriş isteği var. :)) Biraz yapıyla da ilgili galiba..teşekkür ederim. ❤
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.