Benim gibi Stephen King'i 80'lerde okuyanlar tabii hiç bilmeden yazarın en önemli eserlerini o dönemlerde okumuştu: Carrie(Göz), Mahşer-kısa versiyonu, O, Sis, ve elbette gizli bir mücevher değerindeki Kuşku Mevsimi (Esaretin Bedeli de bu kitaptaki hikâyelerden biriydi), muhteşem ve karanlık atmosferiyle Cujo, Hayvan Mezarlığı, Ceset, Sadist vb. Elbette Stephen King yazmaya ara vermedi, ama ben ara verdim. Ne zamana kadar? 3 sene önce Mahşer'in kesilmemiş orijinal hâlini okuyana dek. Mahşer muhteşem bir kitaptı, eksiksiz, tam, dört dörtlük. Karakterleri çok fazla olduğu için karakter geliştirmek adına değil, ama hikâyenin gelişmesi ,ilerlemesi, ve nihayete ermesine dek çok etkileyici bir şekilde kotarılmış bir eserdi. O yani IT adlı kitabının bu sene bizde çıkan orijinal metni ise Mahşer'i bile solluyor, hele de üslûp ve karakter geliştirme anlamında kesinlikle çok daha iyi bir eser olduğunu ortaya koyuyor. Yine de benim için Mahşer bir numara.
Diriliş'i oldukça beğendim. Tabii katıksız, ilk dönemlerin Stephen King'i değil burada karşımıza çıkan: ama detaycı, hikâyesinin bu kadar zengin malzemeyle ortaya koyarak geliştirebilen ve en azından benim açımdan karakter yaratarak onu geliştirme maharetini çok iyi düzeyde kullanan bir Stephen King var karşımızda. Jamie karakterinin 50 seneye yayılan hikâyesi ilgi çekiyor. Gerilim kitaplarında alışık olduğumuz türden hızlı akış, bol diyalog ve sığ betimlemeler yerine, King'in her zaman dikkat çeken detaycılığı yine öne çıkıyor; şaşırtıcı, irkiltici olaylar yerine ruh hallerine daha çok önem veren bir tarzla hikâyesini, tabii oldukça iyi bir finalle sona erdiriyor.
Senelerdir okumadığım Stephen King'in diğer kitaplarını da araya serpiştirerek yaz okumalarıma başlama niyetindeyim...