Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Türk Edebiyatı’ndan 16 Güzel Şiir . 1. Kelimeler, Özdemir Asaf Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde Denizlere açıldı içimizden biri Niçin gittiğini söylemeden. Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri. Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden. Bulacak sanıyordu yenilikleri. Her an bir yeni su vardı, Her yeni suda bir yeni an. Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı. Bitmiyordu köpüklerle renkler Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan. 2. Ümit, Küçük İskender Gözbebeklerinden şahlanan kayışları gererek arkaya doğru apansız bir tanımsızlık hissiyle Bakışlarından ölümsüzlük dersi alan tanrıların sofrasında nemli bir tuzluk gibi tıkalıyken kalbim parmağımdan çıkartamadığım bir yüzüksün sen 3. Sen Bir Beyaz Kadınsın, Attila İlhan yüzüme bakmasan da yağmura düşürsen de gözlerini gözlerime bakmasan da ne kadar o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor uykularımda nefesinin sıcaklığı o kadar hangi akşam kapımı çalan sen değilsin sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi gözbebeklerimde duran umutsuzlandığım her akşam senin rüzgârın almıyor mu uğultulu yorgunluğumu yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin iyimserliğin  Vassilis Tangoulis, Pier in Snow 4. Beyaz Güvercin, Ümit Yaşar Oğuzcan Süzülüp mavi göklerden yere doğru Omuzuma bir beyaz güvercin kondu Aldım elime, usul usul okşadım Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı Açsam ellerimi birden uçacaktı Eğildim kulağına; dur, gitme dedim Hâreli gözlerinden öpmek istedim Duydum; avuçlarımda sıcaklığını Duydum; benden yıllarca uzaklığını Çırpınan kalbini dinledim bir süre Ve uçmak istedim onunla göklere  Vassilis Tangoulis, Dark Side 5. Adsız, Ergin Günçe Adımız bahçenin köşelerinde saklı Yeminimiz sözümüz sevgimiz Bu sarı kâğıtta katlı Güneş işte orda bayram yeri Sularda ilk cemre Gökte bir leylek buluyorum Nedir beni dalgınlığa götüren Şehirden dönünce onu bulamamak mı Yoksa bu yaşta ölümden mi korkuyorum Bahçenin içinden annemin kahkahası.  Vassilis Tangoulis, Lonely Tree 6. Uzakların Özlemi, Afşar Timuçin Bulutlarla süzül denizlerde yıkan Kopar ufuklarda yağmurlardan sonra açan O görülmemiş çiçeği ellerinle Rüzgâr ol dağlara doğru yaslan Özlemin seni yanıltmayacak Sen uzak sevdaların yolcususun Bırak boşluklara yavaşça kendini Ne aynalara sığın ne kapı arkalarına Gez dolaş uzayları Işıklarla kamaşsın gözlerin Bulutlar sıcak sıcak sarsın seni Su kuşlarının uçtuğu yerden bak kocaman dünyaya Onlar ki delisidir maviliğin Her sezgilerinde ölümsüzlük vardır Seni çılgına çevirir O acayip kuşların güzelliği  Vassilis Tangoulis, The Dreamy 7. Soneler, Metin Altıok XI İster sevgili, ister dost olsun, Ayrılmak saati gelip çattı mı, sakın gizleme; Sen omuzdan kesilmiş bir çaresiz kolsun. Eskiye de boş ver onu da eşeleme; Ne iyiydik’ler, yine görüşürüz’ler Dikenli tel gibi takılmasın boğazına. Biliyorsun bu sözler inandırıcı değiller. Çoğaltmadan katlan acının en azına; Bekleme aracın kalkmasını, ayrılıklar götürü. Karış telâşlı bir kalabalığın içine, Yürü ardına bakmadan, durmadan yürü; Yeni aşkların, yeni dostlukların geleceğine. Alıştır kendini her şey biter ve gömülür; Ve nice yazlardan sonra kuğu da ölür 8. Ada Şiirleri, Melisa Gürpınar 16 Ilık geçen kışlar gibiydi aşkın mevsimi, ne başlar ne de biterdi istendiğinde. Karanfilli ıhlamurların buharıyla yayılır kalırdı sanki her buluşmanın anısı bir çayhaneye dönüşen belleğimizde. Rüzgârlı vapur iskeleleri, erimiş kar suları ve sert bir içki… Silinirdi bütün konuşmalar sisler içindeki bir adanın cumartesi sessizliğinde. Sahi ne renkti boyun atkısı? Neden soğuktu kemikli elleri, dönüş saati gelmiş de, ölüm omzuna dokunmuş gibi gizlice. Kapansa da yüzümüze geçmişin tülden paravanı, tütün ve kolonya kokulu ince bir zarfın kanatlarında uçuşuyor işte havada, hiç kullanılmamış aşk sözcükleri gene. Kimisi düşüyor küçük pembe çiçekli japonelması dallarına, kimisi yol soruyor bir serçe sürüsüne. Başlarını sokacak sarı bir defter arıyor belki tümü de savrulurken karayelin önünde  Vassilis Tangoulis, Swan Lake 9. Donmuş Dallarda Çiçek, Behçet Necatigil İyidir beraber olmamız Yaklaşmış, değişik. Duyulur çevrenin gürültüsünde Issız Bizde bir şey eksik. Belki de bir şey fazla, yıllarca bilmedik Çökmüş birdenbire ağır; Bir kırık gülüşte Yitik Ümitsiz hatırlanır. Bulmak gibi tıpkı Karlar altında kayıp uzanırken ova Yolu kendiliğinden. Donmuş dallar esen ılık rüzgâra Çiçek açar çekingen. Aldanarak, unutmuş Senin yolun ayrı, benimki ayrı Az sonra ikimiz de yalnız. Kısa bir zaman için, saat beş suları İyidir beraber olmamız.  Vassilis Tangoulis, Orient Express 10. Dağılan Gül, Behçet Aysan ne söylersen söyle bu aşk ikimizindi  ikimizindi bir zamanlar aynı gökyüzü  bir samanın tutuşması gibi olan şey  biraz erzurumdu biraz rize biraz mardin  geniş, dingin, sürekli bir yurt gibi  ne söylersen söyle rüzgardır duyan  düşleri çağıran iri siyah gözleriyle  ve yanıbaşımızda mutlu kalan ne var ki  belki bir kuş akşamın ölü ağzındaki  sadece güldür dağılmış ayaklanmaya  ne söylersen söyle ruhum bağırıyor  acı içinde bağırıyor giden her şeye  uzak kapıların ses verip çağırmadığı  mutsuzluk değil mi biraz da şarkıdır  üzgün, kırık, iri bir gül gibi kanayan  ne söylersen söyle bir gün yiteceğiz  çam seli halinde kalabalık bir orman  alıp götürecek bizi kuytu ölümlere  yaşamanın anlamını sorsam da söyleme  konuştukça bir gemi açılıyor kıyıdan.  Vassilis Tangoulis, Snowscape VII 11. Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız, Akgün Akova sevgilim açtığında postacının getirdiği paketi yarın içinde senin yüreğini kaldıran dağlar benim gözlerimi dolanan sis ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız birden her şey, her şey, bir gölde bir sabah ansızın açılışı gibi yüzlerce nilüferin ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman kendine gelince olmadık anda vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden yeniden dalgalar yeniden limanlar yeniden sonu olmayan şarkılar hepsi yine birbirine karışsın diye saçlarımız o zaman yine saçlarını topla sevgilim ve yüreğinde beklettiğin martıları sal  Vassilis Tangoulis, Last Trip 12. İris’in Ölümü, Didem Madak bugün kalbimi eski bir plak gibi öyle çok tersine çevirdim ki bazı şarkılar vardır cızırtılı bir yağmur gününü anlatır uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır o zaman bir yavru yengece bakan insanların şarkısı olurdu o şarkının adı keşke ismim iris olsaydı keşke ismim herkese sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı  Vassilis Tangoulis, Distordet Dreams IV  13. Göl, Fazıl Hüsnü Dağlarca Bir damla bana baksan Genç olurum Bir damla yürüsen Bütün yollar ulaşır bana Bir damla gece olsan Hemen uyanırım Bir damla için sıkılsa Orda karanlık olurum Bir damla beni sevsen Ölürüm  Vassilis Tangoulis, Andante 14. Anlıklar, Şükrü Erbaş VIII Sabah yüzündür, akşam yüzünü dönüşün Gece, bıraktığın boşluktur ardına Ve şiir O ince hilaldir lacivert yalnızlıklarda Sarınıp süzgün ışığına Katlanmanın türküsünü söylediğim.  Vassilis Tangoulis, No Man’s Land 2 15. Geçen Zamanlardan, Ece Ayhan Deniz kıyısında bu baharı Seninle beraber seyredemedik Yalnızım ve hissetmiyorum Deniz kıyısında bu baharı. Rüzgârlar meydan okurdu Ve sen elimi tutardın sıcacık Gözlerimiz maviyken seviyordum Deniz kıyısında bu baharı. Bulutlarla giden şarkılarımız Neşeleri ve kederleri ile Hâlâ dolaşıyor gibi Deniz kıyısında bu baharı. Öyle güzel kokular var ki Duyabiliyor musun? Seneler önce olduğu gibi Deniz kıyısında bu baharı.  Vassilis Tangoulis, Distant Figures_II 16. Kara Yılan, Sezai Karakoç Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
··
229 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.