Adam muntazam derecede çekici duran kaşlarını kaldırırken, ben yutkunuyordum. Evet yutkunmayı başaracak kadar aklıselimdim. Uzun kirpiklerinin çevrelediği delici gözlerinin
irisleri büyürken ve içinde muzip ışıltılar dolaşırken bana gülümsüyordu. Hem de yanağında çiçek gibi açan derin bir gamzeyle. Bakışlarım hipnotize olmuş gibi o gamzeye odaklandı.
Ölüm çukuru dedikleri şey bu olabilir miydi? Ya da cehennem
çukuru! Aklımda bir söz şahlandı.
"Ölürsem beni gamzesine gömün"
Bu söz şimdi neden zihnimde şaklamıştı ki? Bu gamze bana neden tanıdık gelmişti? Neden içimdeki bu garip deprem beni yerle bir etmek için acele etmekteydi?