Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kaar neden yağaar, kaar?
Hayal ve gerçeğin tam ortasındayım şimdi. Hayal ve gerçek. Beni oluşturan iki hakikat. Hayal de bir hakikat midir? Düşünmek lazım. Bir ben var bir de benden içeri. Kâh o zamandayım, kâh bu zamanda. Bazen yanı başındayım, bazen çok uzağında. Uzaklar demişken, ben aslında kayıp birisiyim. Bulduğunu zanneden ama bir türlü olduramadığın o gerçeğim. Bir varmış bir yokmuş. Buradan çok uzaklarda hayalin ve gerçeğin çok ötesinde ya da tam ortasında bir berber dükkanı varmış. Berber, görevini yaparken aslında orada değilmiş, yokmuş. Dükkan sahibi Berber Nuri, bir gün ansızın kaybolmuş. Oradayken kaybolmuş. Oradayken yani bizimleyken. Kimi demiş İstanbul'da, kimi demiş ki Arabistan'da... Aslında o hep berber salonunda, müşterilerinin yanındaymış. Bu masal (hayal) böyle devam ederken olaylar olmuş, zaman akmış, sular durulmuş. Artık kaybolan sadece berber değilmiş. Güvercin ve muhtar da ona eşlik etmiş ve en sonunda biz de bulduk derken kaybolanlardan olmuşuz. Karışık geldi değil mi? Kitabı tek bir cümle ile özetlersek bu 'karışıklığın içindeki ahenk' olur sanırım. "Oldu mu, oluyor mu, olacak mı?" soruları hep peşimizde. Yaşanan hayal mi yoksa gerçek mi? Kaybolan ben miyim yoksa onlar mı? Sorular, sorular hep sorular... Zaman zamanın hep içindeyken, ve yaşadığımız şeyler için sadece bir ândan bahsederken ve olmak-bulmak ile uğraşırken sonuç daima ölüm olur. Sana verilen zaman dolmuştur, ömür bitmiştir. Romanda da öyle. Hayatın sıfır noktası, herkesi eşitleyen şey: Ölüm. Bir muhtarı, genci... Kısacası herkesi ve her şeyi. Hayallerimizi oldurmaya, gerçeği bulmaya çalışırken, hayatın öznesi iken nesnesi konumuna düşeriz bazen. Bulduk ve olduk deriz ve hayat tam da orada başlar işte. Postmodern teknikler ile yazılmış bu romanın içerisine daldığınızda aklınızda sadece "kaaar nedeen yağaar kaarr?" sorusu olmaz. Bulduk mu? Olduk mu? Şimdi nerdeyiz? Biz aslında neyiz? soruları ile okumaya devam edersiniz. Bir zaman aslında binbir zamana gebedir. Ya da zaman varken biz yok muyuz acaba? Zaman da mahluk ve idrâki oldukça zor. Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında. Yekpâre geniş bir anın, Parçalanmaz akışında diyor şiirinde Tanpınar. Hasan Ali Toptaş bunun romanını yazıyor. Bir olay tam sonuca bağlanacak derken başka bir muamma ile karşılaşıyoruz kitapta. Dinamik bir olaylar zinciri ve biz bu zincir içinde kendimizi "bulmaya" sonra olayları çözmeye çalışıyoruz. Çözülüyor mu derseniz hayır. Herbiri aklımızın bir köşesinde cevabını 'bulmak' üzere bekliyor. Bir köy ortamında oluşturulmuş felsefi ve edebi akış daha sonralarda kendini gerilime bırakıyor. Hasan Ali Toptaş'ı ilk defa okuyacaksanız bu roman ile başlamanızı tavsiye etmiyorum. Yazarın üslubuna ve yazım tekniğine hakim olduğunuzda bu kitap daha anlaşılır olur diye düşünüyorum. Kitapla birlikte zor bir yolculuğa çıkıyorsunuz, hazır olduğunuzda başlamanız en güzeli. Ve asıl soru: Belki aslımız gölgemizdir kim bilir? Keyifli okumalar.
Gölgesizler
GölgesizlerHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202012,6bin okunma
··
192 görüntüleme
İremm okurunun profil resmi
Kuşlar yasına gider ile başlanmalı bence ben öyle yaptım
e. okurunun profil resmi
Evet, Hasan Ali Toptaş'ın üslubunu ve nasıl yazdığını anlamak için doğru bir seçim olabilir. Bu kitapla karşılaştırdığımızda daha sade ve yalın.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.