Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
Kuşkuçuluğun Önemi Üzerine Doğru olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmayan önermeye inanmanın sakıncalı olduğunu düşünmekle birlikte kişinin sosyal yaşamının ve politik sisteminin tümüyle değişeceği olasıdır. Yine de Russell sonuçlarına rağmen kuşkuculuğu savunarak yazısına başlamaktadır. Bilim alanında tam anlamıyla kabul görmüş bir sonucu ''kesin doğru'' olmaktan ziyade rasyonel bir eylem için yeteri kadar olası bir temel olarak düşünür. Buna rağmen pratikte sağduyudan kaynaklanan gündelik inançlarla bir zoru yoktur. Savunduğu kuşkuculuğu üç alt başlık altında inceleyebilirim: 1-) Uzmanların hemfikir olduğu konuda tersinin doğru olduğundan emin olunamaz. 2-) Uzmanların hemfikir olmadığı bir konuda uzman olmayanlarca kesin doğru olarak kabul edilemez. 3-) Uzmanların bir konunun veya görüşün doğruluğu için yeterli nedeni yoksa, sıradan kimseler karar vermekte çekimser olmalıdır. Kuşkuculuğunu belirli konulara yönlendiren Russell'ın cevap aradığı iki soru vardır: 1-) İnançlar eylemlerin nedeni olark ne ölçüde etkili olur? 2-) İnançlar ne derece mantıksal açıdan yeterli delillerden kaynaklanır? İçgüdü tekbaşına bir eylem için yeterli neden olsa bile insanın eylem için beslediği itici güçler çeşitlidir. Burada inançlar eylemlerimizin yalnızca ufak bir bölümünden sorumlu olsalar bile sonuçları bakımından önem teşkil ederler. Özellikle bu önem din ve siyaset alanında kendini gösterir. Bu itici güçler içinde her zaman mantık olmayabilir, özellikle Russell burada mantıktan esinlenmeyen eylemler için herkeste bir miktar enerji olduğunu düşünür. Düşler ve Gerçekler Russell'a göre sanılanın aksine inançlarımız rasyonel temellere değil arzularımıza dayanır. Başka bir deyişle, inançlarımızın büyük bir bölümü arzularımızın biçim kazanmasından ibarettir. Bu söylemlerini desteklemek için antropologlarca gösterildiğine inandığı (someone believes that...) en ilkel insanların anlamadıkları karşısında çeşitli inançlara sarılması gerçeğidir. Anca bu rasyonel olmayan inançlar ilkel insanlara özgü değildir. Tarih boyunca insan kendini göreceli olarak bir şeylerden üstün tutmuştur. Örneğin insan ruhunun olması karşısında hayvanın ruhsuz olması gibi. Böylelikle insanlar kendilerini yine sadece kendilerinin yaşam alanı sandıklar bu dünyada yeganeleştirmiştir. Russell'ın çok güzel tanımladığı minvalde, nezaket bir kişinin kendisinin veya çevresindekilerin meziyetlerine ilişkin görüşlerine saygılı olma alışkanlığıdır. İyi ilişkiler kurmak isteyen kimseler bu kuralı göz ardı etmemeye çalışır. Ancak sosyal açıdan nezakette kusur hoş olmasa bile putları ve mitleri yıkmak için gerekli şartlardan biri olabilir. Dünyadaki gerçek konumumuzu korkusuzca algılamakta böylesi put ve mitlerin arkasına saklananlar olabilir. Anca dünyadaki konumunu olduğu gibi görme yürekliliği sergileyenler ve kendisine kendi küçüklüğünü görme olanağını veren kimseler Russell'ın gözünde muktedir olduğu yüceliğe erişebilir.
Sorgulayan Denemeler
Sorgulayan DenemelerBertrand Russell · Say Yayınları · 20191,238 okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.