Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Alakasız Bir Aktivite Yoluyla Mesafe Koymak Çok rica ediyorum, üç pipoluk problem nedir, söyler misiniz? Psikoloji literatüründe alışılagelen problemler listesinde yer alanlardan biri olmadığı kesin. Ama belki artık o listeye girmesinin vakti gelmiştir. Sherlock Holmes, Kızıl Saçlılar Kulübü'nde, ilk bakışta hiçbir mantıklı çözümü bulunmayan, son derece sıradışı bir bilmeceyle karşı karşıya kalır. İnsan neden sırf saç rengi yüzünden başkalarından ayrı tutulup, ardından da söz konusu saçla birlikte kapalı bir odada hiçbir şey yapmadan oturmak için para alır? Alev kızılı saçları olan Bay Wilson hikayesini anlatıp gittikten sonra Holmes, Watson'a bu konuyla derhal ilgilenmesi gerektiğini söyler. "Peki o zaman ne yapacaksın? " diye sorar Watson. Her,.zamanki gibi davanın nasıl çözüleceğini görmek için sabırsızlanıyordur. Fakat Holmes'un yanıtı biraz şaşırtıcıdır: "Tütünümü içeceğim," diye cevap verdi. "Bu en fazla üç pipoluk bir problem . Ve senden rica ediyorum, elli dakika boyunca benimle konuşma." Koltuğuna oturup kalın dizlerini şahin benzeri burnuna kadar çekti ve tuhaf bir kuşun gagası misali ağzından sarkan siyah piposuyla gözlerini kapatıp öylece oturdu orada. Tam uyuya kaldığını düşünüp ben de gözlerimi kapatacakken, karara varmış bir adam halinde ansızın oturduğu yerden fırladı ve piposunu şöminenin üzerine bıraktı. Üç pipoluk problem şöyle bir şey öyleyse: Üç pipo içmeye yetecek kadar bir süre boyunca, sorunu direkt olarak düşünmek yerine başka bir şey yapmayı -mesela, pipo içmeyi- ve konstantre bir sessizlik içinde olmayı (ve tabii ki, pipo içmeyi) gerektiren problem. Tek pipoluk problemlerden başlayan kendinizi kanser edip bütün çabalarınızı boşa çıkarmadan içebileceğiniz en büyük pipo sayısına kadar uzanan geniş problem kümesinin altkümelerinden biri. Tabii Holmes'un bu cevabıyla kast etmek istediği başka bir şey daha var. Ona göre pipo, amaca yönelik bir araç. Hatta bir sürü araçtan sadece biri. O, bu aracı kullanarak kendisi ve ele aldığı sorun arasında psikolojik bir mesafe yaratıyor. Böylece bu davada atılması gereken bir sonraki adımın ne olduğuna karar verebilmek için gözlemlerinin (bu davadaki gözlemleriyse konuğunun anlatığı hikaye ve dış görünümünden ibaret) zihninden içeri süzülüp beyninin çatı katındaki malzemelerle birbirine karışmasına izin veriyor. Halbuki Watson'ın ondan beklediği, sorusuyla da belli ettiği gibi, derhal bir şey yapması. Oysa Holmes kendiyle sorun arasına piposunu koyuyor. Hayal gücünün rahatsız edilmeden görevini yerine getirebilmesi için ona zaman tanıyor. Pipo amaca yönelik bir araç sadece evet, ama o , aynı zamanda çok önemli , fiziksel bir araç. Tam bu noktada hakiki bir nesneyle ve hakiki bir aktiviteyle ilgilenmemiz çok mühim. Aktivite değişikliği, söz konusu konuyla alakasız görünen bambaşka bir işle meşgul olmak, hayal gücünün devreye girmesi için gereken mesafeyi yaratmayı sağlayan en önemli şeydir. Hatta bu Holmes'un sık sık başvurduğu ve ona başarı getiren bir taktiktir. Piposunu içtiği gibi keman da çalar, operaya da gider, müzik de dinler. Bunlar onun en favori dikkat dağıtma mekanizmalarıdır. Önemli olan, aktivitenin ne olduğundan ziyade, fiziksel doğası ve düşüncelerinizi farklı bir yöne doğru itme kabiliyetidir. Bu aktivitede bulunması gereken birçok özellik vardır: Başarmaya çalıştığınız şeyle tamamen alakasız olmalıdır (eğer bir suçu çözmeye çalışıyorsanız, dikkatinizi başka bir suçu çözmeye vermemelisiniz; eğer önemli bir alımla ilgili karar vermeye çalışıyorsanız, başka bir şey için alışverişe çıkmamalısınız, vesaire . . . ) ; çok fazla çaba sarf etmenizi gerektirmeyecek bir şey olmalıdır (mesela yeni bir yetenek edinmeye çalışıyorsanız beyniniz o kadar meşgul olacaktır ki , ihtiyaç duyduğunuz kaynakları çatı katınızdan koparıp alamayacaktır; Holmes ara sıra keman çalıyor olabilir ama siz onun gibi bir virtüöz değilseniz, onun yaptığının aynısını yapmaya kalkışmazsanız daha doğru olur) ; ve yine de belli bir düzeyde de olsa kendinizi adamanızı gerektiren bir şey olmalıdır (şayet Holmes pipo içmekten hazzetmeseydi üç-pipoluk problem dediği şeyin içinden kolay kolay çıkamazdı; aynı şekilde pipo içmek ona sıkıcı gelen bir faaliyet olsaydı, zihni, hangi seviyede olursa olsun, hiçbir şeyi adamakıllı düşünemeyecek kadar uyuşmuş olurdu -ya da Watson'ın mustarip olduğu şekilde kendini konudan ayırmayı başaramazdı). Vites değiştirdiğimizde, çözmeye uğraştığımız problemi de bilinçli beynimizden bilinçdışımıza taşımız oluruz. Başka bir şey yaptığımızı zannederken -ki aslında dikkatimizi tamamen başka bir şeye verdiğimiz için öyledir de- beyinlerimiz asıl problem üstünde çalışmayı bırakmaz. Biraz pipo tüttürmek ya da güzel bir sonat çalmak için beynimizin çatı katından ayrılmış olabiliriz ama kurgu sahamızdaki yoğun hareketlilik hala devam etmektedir. Çeşitli parçalar ışık altında tutulurken, çeşitli kombinasyonlar denenir ve çeşitli yaklaşımlar değerlendirilir. Watson'ın kendisiyle dava arasına mesafe koymayı başaramayışının altında yatan kilit neden, davayı düşünmek yerine yapabileceği çok yorucu olmayan ancak yeterince merak uyandırıcı başka bir aktivite bulamamış olmasıdır. Mesela bazı örneklerde kitap okumayı dener. Ama bu da hayli zor bir görev: Sırf okuduğu şeye odaklanmayı başaramayıp hevesini kaybetmekle kalmaz, üstüne bir de düşünmemesi gereken yegane konuyu aklına getirip durur. (Halbuki Holmes için okumak son derece uygun bir mesafe koyma metodudur. Lassus'un Polifonik İlahileri'ni hatırlayan?) Bazen de oturup derin düşüncelere dalar. Kendisinin de ifade ettiği gibi bu ona çok sıkıcı gelir. Bir süre sonra zaten gözleri kapanmaya başlar. Her iki durumda da mesafe koyma girişimi başarısızlıkla sonuçlanıyor. Zihin yapması gerekeni yapmadığı için doğal olarak kendini mevcut ortamdan soyutlayarak daha yaygın olan dikkat ağını da ( beyinlerimiz dinlenirken aktif hale geçen olağanağın ta kendisi) devreye sokamıyor. Bu son bölümde işlediğimiz dikkat dağınıklığı probleminin tam tersi. Watson şimdi de dikkatini yeterince dağıtmayı beceremiyor. Yapması gereken, dikkatini davadan alıp başka bir yere yöneltmek ama onun yerine davanın, dikkatini tercih ettiği meşgaleye vermesine mani olmasına izin veriyor ve böylece ne konsantre olmuş halde düşünmekten ne de yaygın dikkatten faydalanabiliyor. Dikkat dağıtmak her zaman kötü bir şey değildir. Her şey zamanlamaya ve dikkat dağıtma şekline bağlı. (Enteresan bir gerçek: Alkollü veya yorgun olduğumuzda içgörüyle ilgili sorunları çözmekte daha, başarılıyız. Niye mi? Yönetici fonksiyonumuz kısıtlandığı için normalde dikkat dağıtıcı olarak kabul edeceğimiz her türlü bilginin beyin süzgecimizden içeri sızmasına izin veririz. Böylece en uzak ilişkilendirmeleri yapmakta daha başarılı oluruz.) Son bölüm tamamen biz farkında olmadan dağılan dikkatle ilgiliydi, halbuki burada aksine bilinçli dikkat dağınıklığından söz ediyoruz. Fakat bunun işe yaraması için doğru aktiviteyi seçmeniz çok önemli. İster pipo için, ister keman çalın, operaya gidin ya da tamamen ayrı bir şey yapın , fark etmez . Size yeterince ilgi çekici gelsin, dikkatinizi doğru düzgün dağıtsın kafi . Tabii bir de çok yorucu olmasın çünkü arka planda devam eden düşünme faaliyetinin engellenmemesi lazım . Kendi günah tercihinizi bulduktan sonra, yüzleşmek zorunda kaldığınız problem ve kararlara, istediğiniz adı vere bilirsiniz: Üç- pipoluk, iki-hareketlik, tek-müzelik . .. Anafikri anladınız işte. Hatta bu aktiviteleri çinde öyle bir tanesi var ki, resmen bu iş için biçilmiş kaftan. Ve çok da basit: Yürüyüş (Aslan Yelesi'ndeki davanın içyüzünü kavradığında Holmes'un yaptığı şey yani) . Yürüyüşün, özellikle de kentsel ortamlar yerine orman gibi daha doğal yerlerde yapılan yürüyüşün (gerçi her ikisi de hiç yürümemekten iyidir ama tercih şansı varsa en azından ağaçlı bir sokağı seçin, yaratıcı düşünme ve problem çözümünü teşvik ettiği yapılan birçok çalışmada defalarca ortaya konmuştur. İnsanlar yürüyüşten sonra problem çözmekte daha iyi oluyor, zor görevler karşısında daha uzun süre dayanıyorlar ve mantıklı çözümler bulma ihtimalleri de artıyor (tıpkı demin gördüğünüz dört noktayı birleştirebilmek gibi) . Ve bütün bunları sağlayan, mavi gökyüzünün altında birkaç ağacın önünden yürüyüp geçmek. Hatta doğayla çevrili olmak refah duygusunu arttırıyor ve bu tarz duygular problem çözmeyi, yaratıcı düşünmeyi, oransal dikkati ve beyindeki bilişsel kontrol mekanizmalarını teşvik ederek bizleri daha Holmesvari bir hayal gücüne meyilli kılıyor. Ayrıca yapamadığınız yürüyüşü -mesela Watson gibi kılınızı dahi kıpırdatmaya mecalinizin kalmadığı yüksek basınçlı günlerde- doğa manzarası resimlerine bakarak telafi etmeniz de mümkün. Tabii ki ideal olanı bu değil ama yine de bir nebze olsun işe yarayacağı kesin . Mesela duşun da aynı şekilde hayali düşünmeyi teşvik ettiği söyleniyor. Holmes'un piposu ya da parkta yapılan bir yürüyüşle aynı dikkat dağıtıcı işlevi görüyor. (Gerçi duşta geçirebileceğiniz sürenin de bir sınırı var. Üç-pipoluk bir problem dendiği zaman sizi bayağı uzun bir duş bekliyor demektir. Böyle durumlarda yürüyüş çok daha iyi bir çözüm olabilir.) Aynı şekilde müzik dinlemek -Holmes'un kemanı ve operası örneğin- ve görsel illüzyonlara ya da soyut resimlere bakmak gibi görsel olarak uyarıcı aktivitelerde bulunmak da işe yarayabilir. Her koşulda yaygın dikkat ağı kendi işini yapabilir duruma gelir. Tutukluğumuz azalır, bizi rahatsız eden konu her neyse onu dikkat ağımız devralır. Tabiri caizse bize bir sonraki adım için gereken gazı verir. Uzak bağlantıları kurmamızı, o anda bize yardımcı olabilecek, birbiriyle bağlantısız anıları, düşünceleri ve deneyimleri aktive etmemizi, sentezlenmesi gereken materyali sentezlememizi sağlar. İşleyen bilinçdışımız , ona çalışacak yer ve zamanı verdiğimiz zaman aslında son derece güçlü bir alettir. Uzak çağrışımları ilişkilendirme diye bir problem-çözüm paradigması vardır, onu bir düşünelim. Şu kelimelere bir bakın : YABAN YER SOS Şimdi, bileşik kelime ya da iki kelimeden oluşan bir isim oluşturmak için bu kelimelerin her birinin yanına gelebilecek tek bir kelime düşünün. Bitti mi? Ne kadar sürdü? Ve çözümü nasıl buldunuz? Bu problemi çözmenin iki yolu var. Biri içgörüden , ya da birkaç saniyelik bir arayış sonunda doğru kelimeyi görmekten geçiyor. Öteki de, analitik bir yaklaşımdan veya biri uyana kadar akla gelen her kelimeyi tek tek denemekten geçiyor. Buradaki uygun cevap elma (yaban elması, yer elması ve elmalı sos) ve kişi doğru cevaba ya direkt çözümü görerek ya da olası aday listesini tek tek deneyerek (Mersini mi? Yaban'a uyuyor da, yer ile gitmez. Ot olabilir mi? Vesaire) ulaşabilir. İlkinde, çatı katınızın farklı köşelerindeki parçaları çıkarıp onlardan gördüğünüz anda size mantıklı gelen hem bağlantılı hem de bağlantısız üçüncü bir parça yaratıyorsunuz. İkincisindeyse, bütün çatı katınızı yavaş yavaş, kutu kutu karıştırıyor ve doğru olan parçayı bulana kadar hepsini tek tek eliyorsunuz . Hayal gücünüz yoksa , siz de Watson gibi pek de makul olmayan bu ikinci seçeneğe mahkumsunuz demektir. Söz konusu problem bunun gibi kelimelerle ilgili bir bilmece olduğunda, Watson da er ya da geç doğru cevabı bulacaktır tabii ki ama gerçek hayatta, yaban, yer ve sos kelimeleri gibi ihtiyaç duyacağı hiçbir ipucu önüne güzelce serilmeyeceği için başarısının garantisi yoktur. Watson, içgörü diye bir şeye sahip olmak için gereken zihinsel alanı yaratmamış beyninde . Hangi elemanların bir araya gelmesi lazım, farkında bile değil. Diğer bir deyişle, sorunun ne olduğunu dahi bilmiyor. İster kelime ilişkilendirme ister inşaatçı vakası olsun, bir yaklaşımda bulunurken beyni bile Holmes'unkinden farklı olacak . Diyelim Watson kendi başına doğru cevabı buldu, biz ilk bakışta aradaki farkı görmeyebiliriz. Gözlemlenen ister Holmes'un ister Watson'ın beyni olsun fark etmez, yapılacak bir beyin taraması bize, doğru cevaba aslında kişinin farkına varmasından yaklaşık üç yüz milisaniye önce ulaşıldığını gösterirdi . Daha spesifik konuşmak gerekirse, sağ anterior temporal lobda (sağ kulağın hemen üstünde, karmaşık bilişsel işlemlerle alakalı olan bir bölge) bir aktivite patlaması ve sağ anterior süperior temporal girusta da (duygusal prozodiyi -yani dilde belli bir duyguyu aktaran ritmi ve tonlamayı- algılamayla ve dil kavrayışındaki karmaşık süreçte farklı bilgileri bir araya getirmeyle ilişkilendirilen bölge) aktivite artışı görürdük .
·
100 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.