Şöyle ki, Nâzım'ın hayatına Piraye'den sonra (bizim bildiğimiz) 3 kadının girdiğini bilmek gerçeğiyle bu mektupları okumak ve Nâzım'ın tek gerçek aşkının Piraye olduğunu düşünerek okumak arasında dağlar kadar fark var. Şu anda oturduğum yerden Nâzım'ın aşk hayatına sallayacak değilim, onları yargılamak kimseye düşmez bana göre. Ne yaşadıklarını bir kendileri bilebilirler.
Ben ilk bahsettiğim gerçeği bilerek okuduğum için mektupları, kalbim buruk bir şekilde dahil oldum bu devasa aşka. Gerçeği bir kenara atıp okumayı başarabilseydim daha etkileyici olabilirdi. Mektuplar, yalnızca Nâzım'ın aşkına değil cezaevinde yaşadıklarına da ışık tutuyor.
Her şeye rağmen bu aşk bize, edebiyatımızın en önemli şiirlerini kazandırmıştır dersem bana kızar mısınız? İçimden bu geliyor çünkü...
Nâzım Hikmet'e özel olarak bir merakınız varsa/ mektup okumayı seviyorsanız öneririm. Ben çok beğendim. Bitirdikten sonra Nazım'ın ölümyıldönümü anısına Mavi Gözlü Dev filmini izledim, onu da öneririm.
Filmin dizi müziğini de şuracığa iliştireyim: youtube.com/watch?v=yEhUTBr...
İyi okumalar dilerim...