Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

484 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Okuduğumuz her kitabın izini taşıyoruz ruhumuzda. Karakterlerle beraber ağlayıp onlarla birlikte gülüyoruz. Acılarını, mutluluklarını aşklarını paylaşıyoruz. Kitapları bu yüzden seviyorum, yaşadığımı hislerimin olduğunu hatırlatıyorlar bana… Bu yazımda asıl adı Ömer Zülfü Livaneli olan, kitapları 40 dilde yayımlanan ve bir dönem düşüncelerinden dolayı hapis yatmış olan eski bir düşünce suçlusu, müzisyen ve yazar Livaneli’nin, olay örgüsü ve karakterleri nakış gibi işlenmiş kitabı Serenad’ın çözümlemesini yapmaya çalışacağım. Livaneli kitaplarını okuduğumuzda genellikle bir konuyu bir veya daha fazla bakış açısından okuma fırsatı buluruz ve bence bu Livaneli kitaplarının en önemli özelliklerinden biridir. Mesela Serenad kitabında ana karakter Maya Duran ve ağabeyinin Ermeni ve Yahudilere uygulanan soykırım hakkındaki farklı düşüncelerini Livaneli’nin iki farklı bakış açısından aktarabilmesi de büyük bir yetenektir. Bu yüzden kitabın çözümlemesini yaparken biraz zorlanabiliriz. Serenad, 481 sayfadan oluşan, Editörlüğünü Zafer Köse’nin yaptığı, ilk basımı 2011’de yayımlanan bir Livaneli şaheseri. Kitapta genel olarak Ermeni ve Yahudi soykırımını, devletlerin iktidar mücadelesi yüzünden doğduğu isimle bile yaşama hakkına sahip olmayan kadınların acı dolu hikayesini, eşinden boşanan bir kadının toplumun dayatmalarına karşı tek başına verdiği mücadeleyi okuma fırsatı buluruz. Kitabın incelemesi hakkında yaptığım araştırmaların çoğunda giriş kısmının sıkıcı, devamının sürükleyici olduğunu okumuştum fakat ben böyle düşünmüyorum. Çünkü 24 saatten az bir sürede tek solukta okuyup bitirdiğim bu kitabın 481 sayfasının tamamını ayrı bir heves, merak ve iştahla okuduğumu belirtmek isterim. Kitabı tek bir cümleyle özetleyecek olursam İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözünü tam olarak açıkladığını söyleyebilirim. Livaneli kitabı yazarken olayları ana karakterimiz Maya Duran’ın ağzından anlatmış. Bir erkek yazarın kadın bakış açısıyla yazdığı roman ne kadar başarılı olabilirse kat kat fazlasıyla başarılı bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Kitabı okurken zorlandığım tek nokta zaman akışıydı. Günümüzden geçmişe, geçmişten günümüze geçerek anlatılan olaylarda zaman geçişleri biraz kafa karıştırıcı olabiliyor ve okuduğunuz sayfayı tekrar okumak zorunda kalabiliyorsunuz. Maya Duran’ın yaşadığı, okuduğu öğrendiği tüm olayları uçakta yolculuk ederken yazdığı kısımların kitapta üçüncü bir zaman oluşturmasının okuyucu açısından çok verimli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, Maya yazarken okuyucuya da bir geri dönüş yaptırıyor ve okuyup öğrendiklerimizi sindirebileceğimiz bir mola vermemiz için fırsat oluşturuyor. Bazı kitaplarda sağlam karakterlerle sıkıcı hikayeler yazılır, bazı kitaplarda da sığ ve pasif karakterlerle sağlam hikayeler yazılır ama bu kitapta hem karakterler ve karakterlerin kendi öyküleri hem de kitapta anlatılan hikaye çok çekici ve okuyucuda merak uyandıran bir nitelikte. Struma, Mavi Alay, Einstein’ın Mektubu, 2001 ekonomik krizi, Ermeni ve Yahudi soykırımı… Her biri kendi içinde roman olabilecek kadar önemli olaylar. Serenad romanında böyle önemli tarihi olaylara değinilmesi okuyucuyu araştırmaya sevk etmiş. Yeni nesil için günümüz romanlarında pek rastlamadığımız bu tarzın, parası olan herkesin kitap yazıp bastığı dönemde verilmiş bir nimet olduğunu düşünüyorum. Elimize böyle bir fırsat geçmişken okumuş olmak için değil öğrenmek için okuyalım. Serenad, yazarın okuduğum kitapları arasında beni en çok etkileyen ikinci kitabı (en çok etkilendiğim Huzursuzluk adlı kitabının çok daha değerli olduğunu ve mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.) olup insanı düşünmeye iten, konunun merkezine insanın konulduğu, insanca yaşamanın vurgulandığı ve iktidarların insanlık dışı kararlarının anlatıldığı bir romandır. Kitapta anlatılmak istenen asıl konuyu İbrahim Tatlıses’in Saygımız Vardır isimli şarkısında da söylediği, “Ha kutuplarda bir Eskimo genci, Ha Afrika’da garip bir zenci. Fark etmez ne dili ne rengi, mademki insandır saygımız vardır.” sözleriyle özetleyebiliriz. -ÇİZDİKLERİM – “Bu ülkede zulüm, Türk, Ermeni, Kürt, Rum, Yahudi tanımıyordu. Devletler herkese karşı zalimdi.” S.134 “- Aramızdaki temel fark ne biliyor musun? Sen insanlara baktığında üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun! - Peki, sen ne görüyorsun bakalım? - İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan.” S.153 “Üç kadın ve üç isim diye düşündüm. Maya, Ayşe olmuştu. Mari, Semahat olmuştu. Nadia, Katharina olmuştu. Doğdukları adları bile kullanmalarına izin verilmemişti bu üç kadının.” S.429 “Haklı olanı güçlü kılamadığımız için, güçlü olanı haklı kıldık.” S.416 “Birilerinin saçma iktidar mücadelesi yüzünden, insanlar birbirlerine kavuşamıyor, acılar yaşanıyordu. İnsanların mutluluğu, iktidar oyunları arasında ne kadar da zavallı bir konu haline geliyordu.” S.315 “Hiçbir iktidar masum değildir.” S.315
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,2bin okunma
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.