Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Feridun Kandemir, Birinci Dünya Savaşı'nda, Medine Müdafaası kahramanı Fahri Paşa'nın birliklerinde vatani görevini yaparken, Hicaz'da Akif'le tanışmış, Milli Mücadele yılları boyunca da, Ankara'da vazife görürken de beraber olmuş, Akif'e her zaman büyük bir saygı beslemiştir. Akif'in 1936 Haziran'ında Istanbul'a geldiği günü, o anlatıyor. " Yavaşça soruyorum: - Özledin mi bizi Üstat? Dudaklarını hiç kıpırdatmasaydı, hiç ses çıkarmasaydı bile, bu zehir gibi gülümsemesile her şeyi söylemiş olurdu: - Özlemek mi oğlum. Özlemek mi?. - Mısır'dan üç gecede geldim. Bu üç gece, otuz asır kadar uzun sürdü. Orada on bir yıl kaldım. Fakat bir an oldu ki, on bir gün daha kalsaydım, çıldırırdım.. -Hasret... Kupkuru dudaklarından kendi gibi solgun bir ses siziyor: -...Çok acı... - Ya kavuşmanın sevinci? - Onu sorma oğlum. Onu ben kendi kendime bile soramıyorum.. Ancak yazık ki vapurdan çıkar çıkmaz yatağa düştüm, hiçbir şey göremedim. Ve kendi kendine söylüyor: - Cennet gibi yurdumdayım ya. Çok şükür. Hastalığı akla geliyor: - Karaciğerim, dalağım şişmiş, geldik, yattık burada. Müşahede altına aldılar, bakalim ne olacak? Eski hatıralarını deşiyorum. Milli Mücadele'nin ilk günlerinde Ankara istasyonunda karşılayışımızı hatırlatıyorum. Evet... diyor. İstanbul'dan, mücahede aleyhine fetva çıktığı gün ayrılmıştım. Üskudar'dan araba ile şimdi ismini hatırlamadığım bir köye gittik, oradan "Cuma"yı tuttuk. O zaman Adapazar'nda karışıklıklar vardı, kenarından gectik, kah öküz arabalarile, kah beygirlerle Lefke'ye geldik, ve trenle Ankara'ya ulaştık. Ankara... Yarabbi ne heyecanlı, helecanli günler geçirmiştik. Hele Bursa'nın düştüğü gün. Ya Sakarya günleri. Fakat bir gün bile ümidimizi kaybetmedik, asla yese düşmedik. Zaten başka türlü çalışılabilir miydi? Ne topumuz vardı, tüfeğimiz. Fakat imanımız büyüktü" (Sessiz Yaşadım).
Sayfa 96
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.