Baya kahvemi falan alıp oturdum incelemenin başına:) Hatta başlarken 1k’ya “Kübra’nın İklimler incelemesini okumaya başladım, 7.sayfadayım falan diye not düşebilirdim öyle bir imkan olsaydı:)
İlk satırlardan itibaren tipik bir Kübra incelemesi olduğunu anlayınca rahatladım. Sonrası da su gibi aktı... Bu kitabın dili olsa ve okurunu kendi seçse sanırım kollarını açar ve koşar adım sana doğru gelirdi. Bazen senin bazı kitapları okuduktan sonra benim meşhur ‘Firmin’im gibi ucundan bir ısırık falan kopardığını düşünüyorum:) Çünkü bu sorgulama, bu analizler, karakterlerle kurulan empati, ve nihayetinde ortaya çıkan ve ‘kitabı yaşamak’ dediğimiz şey bence salt okumakla erişilebilecek bir level değil:)
Kitabın kendisine gelirsek, incelemenin bana en büyük faydası kitabı okuma listemden çıkarmak oldu:) Çünkü ben merkezinde bu denli yüksek dozda aşk, ilişki yaşanan kitapları okumakta gerçekten çok zorlanıyorum... 11 yıldır evliyim ve öncesinde ortalama 3-6 ay süren ilişkiler yaşadım. Bu konuda tüm duygu ve deneyimleri tattım ve köşeme çekildim:) Biraz acımasız oldu ama gerçek bu benim için...
Batı kültürü rasyonel akla dayalı... Hayata dair her konuda batı insanı, ama açıktan ama bilinçaltından hesap kitapla iş yapar. Bireycilik çok farklı bir boyuttadır. Dünyanın merkezinde bireyin kendisi vardır. Mesela son 20 yılda bize de bulaştırdılar bunu... O yüzden ilişkilerini de, aşklarını da, evliliklerini de bu bakış açısıyla yaşarlar.
Doğu kültürü ise tam tersidir özünde. Aşkın çıtasını Allah aşkı ile en yükseğe çekmiştir daha baştan... İnsana duyulan aşkta da bunun bir yansıması vardır her daim. Batıda hiç kimse birini kendisinden daha çok sevemez. Bizde ise bir kıvılcıma bakar. O yüzdendir ki, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha, Tahir ile Zühre, Aslı ile Kerem gibi büyük aşk efsaneleri hep doğu kültüründen çıkmıştır. Bizdeki aşk dağ deldirir, çöl aştırır...
Anadolu kültüründe ise eş kutsaldır. Türk sultanları eşlerine Han-ım diye hitap edecek kadar her şeyin üzerine koyar eşini. Araplarda böyle değildir mesela. Ensarın muhacire evini paylaştığı gibi kendi eşlerinden birini de paylaştığını söyleyen ilahiyatçılar var. Çünkü o kültürde kadının yeri daha farklı...
Her neyse konu dağılmasın. Demem o ki, kitaptaki ilişki düzeninin ve kavramların birbirine girmesinin bizde bir kafa karışıklığı yaratması çok normal... Ancak dediğim gibi son yıllarda bizde de maalesef kale yıkılmaya başladı. Kitaptaki ilişkilere benzer ilişkilerin sayısı çoğaldı. Bundan 10 yıl sonra ne olur bilemeyiz...
Oysa ki bizde öyle bir kavram var ki, dünyanın hiçbir dilinde, hiçbir kültüründe bir karşılığı yok:
Gönül...
Biz gönlüme düştü deriz, gönlümü ona açtım deriz... Gönlümü perişan etti deriz...
O yüzden aşk, meşk, ilişki hepsi palavra bana göre... Allah herkese gönlüne göre birini nasip etsin der kaçarım...:)
Kübracım böyle incelemeye böyle yorum:) Kusura bakma lafı uzattığım için... Ellerine, yüreğine, zihnine sağlık... Başından sonuna tüm zihninden süzüp getirdiklerini her zamanki samimi ve dobra üslubunla bizlerle paylaşmışsın... Konuşana değil de konuşturana bak demişler:)
Selam ve sevgilerimle...