Stefan Zweig’in bir adamın amok koşucusu gibi bir kadının peşinden gidişini anlatan romanıdır. Amok koşucusu terimine bakarsak, bir cinnet halini, gözü kara bir şekilde ilerleyen birini tanımlar bu terim. Kitabın karakteri de bu şekilde koşturur bir kadının ardından. Stefan Zweig, diğer kitaplarında da olduğu gibi, oldukça başarılı psikolojik çözümlemeler yapıyor kitabında. Öyle ki, karakterin psikolojisini okuyucuya derinden hissettiriyor. Bu yazarın oluşturduğu karakterleri, o kadar içselleştiriyorum ki, bir sokak dönüşünde onlara rastlayacağımı düşünüyorum bazen.
Bence kitabın en düşündürücü tarafı, amok koşucusu olmakla aşık olmanın birbirine benzerliğiydi. İnsan bu gözü kara birinin peşinden gitme haline aşk da denebilir. Belki kitabın adı amok koşucusu olmasaydı, zaten öyle olduğunu düşünecektik. Bu benzerlik, bizi uzun düşüncelere ve sorgulamalara bırakmalıdır benim fikrimce.