İki Şehrin Hikayesi
Fransız İhtilalinin öncesi ve sonrasında gerçekleşen burjuva ve aristokrasi arasındaki kanlı çatışmalar, bir kurgu içerisinde anlatılmıştır. Artık ezilen halkın aristokrasiye tahammülü kalmamış ve halk önüne gelen soyluyu parçalayan kana susamış bir köpek balığına dönüşmüştür.
Kitabın karakterlerinden, Charles Darnay: Fransız Aristokrat bir aileye mensuptur. Ama Charles aristokratlar gibi halkı ezen değil aksine daima yoksul halkın yanında yer alan ve yoksullara yardım eden bir kişidir. Ama buna rağmen aristokrat bir aileye sahip olduğu için ölüm cezasına çarpılmaktan kendini kurtaramamıştır.
Halk bezgin perişan bir halde, açlık yoksulluk diz boyudur, halk artık çileden çıkmış ve bu duruma bir dur demek için Oteriye - aristokrasiye- karşı isyan etmiştir. İsyanın neticesinde suçlular haklı ya da haksızın belli olmadığı makkemelerde sözüm ona adil yargılanmış; Giyotin de idam edilmiştir . İşte idam listesinde adı geçenlerden biri de Charles Darnay'dir.
Charles, Doktor Manette'in kızıyla evlenmiş. Paristen gelen bir mektup sebebiyle Londra dan Parise gitmiş ve tutuklanmıştır.
Pariste damadının başının dertte olduğunu öğrenen Doktor Manette ise soluğu damadının yanında almış onu kurtarmanın çarelerini aramıştır. Nitekim Charles'ın yardımına beklenmedik biri koşmuştur: O da Sydney Carton' dan başkası değildir.
Sidney, Lucia'ya âşık İngiliz bir avukattır. Fiziki görüntüsü, Charles Darnay'e çok benzemektedir.
Eleştiri mahiyetinde değil de ne biliyim aklıma takıldı. Söylemeden edemeyeceğim..
Sidney, Charles'ı kurtarmak için hapisane gardiyanı Barsad’ın içkisine uyuşturucu katıp, Charles'a benzerliğinden dolayı, Charles ın yerine geçmeyi akıl etti ki Charles'ı kurtaracaktır.
Burada mantık hatası var sanki.
Sidney, Charles'ın hücresine geliyor. Darney ile yer değiştirecek. Ama durumu anlayan Darney buna itiraz ediyor. Sonra bunun üzerine Sidney, Charles'a bir darbe vurup Charles' ı bayıltıyor.
Baygın adam nasıl oluyor da hapisane kolidorlarından tek başına yanında kimse olmadan dışarı çıkabiliyor?
Hadi diyelim hapishanenin çıkış kapısına kadar Cidney, Charles'ı omuzunda taşıdı da çıkardı diyeceğim. İyi de o zaman Cidney niye kaçmadı? Tekrar geri dönüp Charlesın hücresine gitti? Kaçıp canını kurtarmak varken niye Giyotine başını verdi? Darnay ölmeye çok mu meraklıydı? Aklımda deli sorular..
Bir de bana eserin nispeten tarafsız bir bakış açısıyla kaleme alınmadığı geldi. Yazarın kendisi İngiliz, Fransız bir genci idam sebbasından yine bir ingiliz kurtarıyor.
Burada üstü kapalı bir metafor var. Fransayı çıkmazdan kurtarsa kurtarsa İngiltere kurtarır gibi bir semptom algısı - imajı- verilmiş. Tabi yanılıyor da olabilirim.
Eser takriben 18 yy da yazılmış, tamam o zamanın şartlarında Fransa - Paris te- bir buhran sıkıntı var, milletçilik akımı. İyi de o zamanın İngiltere'si - Londra'sı- güllük gülistanlık mı? Tabiki değil. O da Fransız İhtilalinden payını almış. Amerikadaki kolonilerine yüklediği vergiler yüzünden, bağımsızlık mücadelesiyle uğraşmıştır, orada da kanlı hesaplaşmalar vardır. Ama yazar kendi ülkesindeki sıkıntıları geçiştirmiş, Londra'yı yaşanılabilir bir şehir olarak anlatırken, Paris'i köşeye sıkışmış dipsiz bir kuyu olarak anlatmıştır.
Netice itibariyle eserin günümüze kadar çok ses getirmesinin sebebini, - iki devlet Fransa ve İngiltere'nin arasındaki çekişmeye- bağlı kalarak yazılmış olmasına bağlıyorum.