José Saramago'nun okuduğum ilk kitabı ve iyiki de bu eserle tanışmışım dedirten nobel ödüllü bir kitap. Diğer okuduğumuz kitaplardan biraz farklı, isimsiz karakterler var karşımızda..Ama bunu hiç sorun etmiyorsunuz, kişileri unvanları ya da belirtilen bazı fiziksel özellikleri ile kazıyorsunuz hafızanıza. Kitapta bir adamın kör olmasıyla başlıyor herşey ve onla temas eden herkese yayılıyor yavaş yavaş. Salgına yakalanan herkes akıl hastanesinde karantina altına alınıyor, olay döngüsü tam da burada başlıyor. Gören tek bir insan kalıyor onun dışında herkes kör oluyor.İnsanlığın, acımasızlığın, korkunun, yaşanan trajedinin, çaresizliğin ne kadar güç ve görmenin ne kadar değerli olduğunu anlatıyor bizlere. Manevi körlüğümüzü gözler önüne seriyor. Körlüğün duygularımız üzerinde ki çarpıcı etkisini görüyoruz ve adeta bizlerde yaşıyoruz, kitapta yaşananları okurken...
Bakabiliyorsan gör, görebiliyorsan fark et...
Gören körler mi, gördüğü halde görmeyen körler.
Akıcı, etkileyici, müthiş kurgusu, olay örgüsü film izler gibi seyreden, olağanüstü bir eser...