Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mustafa Kemal Atatürk ile Karşılaşma...
" Gazi Muallim Mektebi'ndeydim. 1932 veya 1933'te. İşte o zaman, o mektepte Atatürk'le karşılaşma şansına eriştim. Kendi eseri Gazi Çiftliği var, köşkten Gazi Çiftliğine gitmek için bizim binanın önünden geçiyor, bazen durup ziyaret ediyor… Bir gün hoca yok, coğrafya dersindeyiz, sınıfta harita çiziyoruz… Birden kapı açıldı, evvelâ odaya büyük bir köpek girdi, korumasıymış, etrafı kolaçan etti, sonra Atatürk maiyetiyle beraber sınıfa girdi. Ben küçük Halil en öndeydim. Küçük Halil? Bizim sınıfta üç Halil vardı, ben Küçük Halil'dim, en önde oturduğumdan tabii olarak benim önüme geldi. Sıramın üzerinde harita yapıyorum, yukarıdan bakıyor. Ben gözümü ayırmıyorum haritadan. Arabistan, Yakındoğu Haritası… Baktı baktı, parmağını Medine üzerine koydu, 'Neresi burası' dedi. Medine efendim, dedim. Gençlere milli tarihi öğretmek için tarih cemiyetine dört cilt tarih kitabı yazdırmıştı, bütün mekteplerde o tarih okunacak. Atatürk belli bir tarih ve millet şuuru yaratmak istiyordu; devlet kontrolüyle yazılmış, Türk milletini bir dini cemaatten bir millet haline getirmek için onun ideolojisini, belli bir tarih görüşünü aksettiren kitaplardı bunlar. O kitapların okunmasını takip ediyordu, mekteplere gidip zaman zaman soruyordu. Ben Medine dedim, ama o kitapta eski ismi Yesrib. Yani Peygamber gelince, Medine-t-ün Nebi oldu. 'Başka adı, başka adı yok mu' dedi, hatırlayamadım. Beni takip ediyor acaba kitabı okumadı mı diye… Sınıfa döndü sordu, sınıf da bilemedi. Arabistan da şöyle parmağını gezdirdi, 'Neresi burası' dedi. 'Arabistan efendim' dedim. 'Nasıl bir memleket burası' diye sordu. Coğrafya hocamız Hamdi Nazım Bey yaşlı bir zattı, bize şöyle tasvir etmişti: Bir tepsiye benzer, etrafı dağlık ortası düzlüktür (gülüyor) Aynı şeyi söyledim. O arada kaç yaşındasınız? 13-14 yaşındayım. Tabii gülmeye başladı Atatürk. Peki dedi. Sonra Kızıldeniz'e parmağını götürdü. Hep de size mi soruyor? Evet ortadayım, öndeyim, hep bana soruyor. 'Bu denizin adı' dedi, Bahriahmer, o zamanki Kızıldeniz, Bahriahmer. O dilci tabii dilin sadeleşmesi söz konusu o zamanlar. 'Başka' dedi, Türk adını istiyor. Kızıldeniz aklıma gelmedi, bazen Şap Denizi deniyordu, Şap Denizi efendim, dedim. 'Yok, Kızıldeniz değil mi' dedi. Siz onları hiç unutmadınız tabii, hemen kaydettiniz… Tabii. Türkçeci. Sonra omzumu okşadı, memnun olarak ayrıldı. Yanımızdaki sınıfta Hamdi Nazım Bey tarih dersi anlatıyor, oraya gitti. Maksadı tarihin nasıl okutulduğunu görmek… "
Sayfa 48 - İş Bankası Kültür Yayınları
··
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.