‘Her engellenmiş vatandaşın kendi Kafka’sı var.’
‘Ve her kızgın adamın kendi Melville’i’ diye karşılık veriyorum. ‘Peki o zaman, kitapseverler okudukları bütün o muhteşem düzyazıları ne yapacak-‘
‘-dişlerini geçirmekten başka? Aynen öyle. Dişlerini onları gırtlaklayan ellere değil,kitaplara geçirecekler.’
.
David Kepesh, bir üniversitede edebiyat profesörü. Onun Yahudiliği- sakin ve birbirine sadakatle bağlı ailesi- akademik kariyeri ve günlük yaşamından da söz edebiliriz tabii. Ama Philip Roth için bu fazlasıyla sıkıcı olurdu eminim. O yüzden Kepesh’in arzularını anlatmayı seçiyor. Üniversite yıllarından otuz yaşlarının ortalarına dek.. Şaşırtıcı Birgitta’yı, varlığıyla rahatsız edici bir bağımlık yaratan Helen’ı, sevgi dolu Claire’i..
.
Philip Roth’u Sabbath’ın Tiyatrosu’nda kıvrak, korkusuz ve zeka dolu diliyle tanımıştım. Bu eserinde dozu daha az olmasına rağmen cesur anlatımıyla karşılaşıyorsunuz. Toplama kamplarından cinselliğin sınırlarına..
.
Arzu Profesörü’nde en sevdiğim şey ise Kepesh’ in uzmanlık alanı olan Çehov ve Kafka’dan bahsettiği kısımlardı. (Hatta bir yerde Mişima’nın adının geçmiş olması da ayrı güzellikti:))
.
Çok sevdiğim Püren Özgören’in çevirisi, Sancar Dalman kapak tasarımıyla