Vurucu bir giriş yaparak başlıyor hikaye. Aşk acısı yaşayan, terkedilen yapayalnız bir adamın iç sesi bize anlatıyor olayı. Ruh halini anlatırken kurduğu cümleler hayatı sorgularken bizlere de hayatı sorgulatıyor.
Unutmak isterken aldığı ani kararlar onu bir anda ilginç ve eğlenceli bir ortama sokuyor. Hayatı boyunca unutamayacağı güzel bir anı haline geliyor. Bizde de 40 sayfalık küçük bir hikayenin belleğimizde bıraktığı sıcak bir hikaye olarak kalıyor. Keşke Mahir Ünsal oturup bu hikayeyi daha detaylı, daha uzun uzadıya yazsa da biz de oturup günlerce okusak diyenler çoğunluktadır eminim. Kitaptan uyarlama bir film de var aslında ama farklı boyutta bir hikayeye evrilmesi açısından aynı yeri tutmuyor tabi ki.