Gerçekten okunması da kavranması da çok zor olan ve çoğu yeri iki defa okumak zorunda kaldığım, cümleleri nerdeyse bir sayfayı bulan bir kitapla karşınızdayım. Kitabın sonuna doğru kulaklarımdan ateş çıktı, dedim devreler yandı keseyim mavi kabloyu bitsin bu iş.
Bunun yanında Hume'ın hayat hikayesini okuyunca kendisine büyük bir hayranlık da duymadım değil. Çok zeki olmasına ve daha iyi yerlere gelmesinin mümkün olmasına karşın sırf kitaplarla olmayı tercih ettiği için Hukuk fakültesinin kitaplığını yönetmek için kendisine yapılan çağrıyı kabul etmiş, hem de hiç para almadan.
Gelelim kitabımıza...
Öncelikle size şunu tavsiye ediyorum ; kitabı okumadan önce Empirizm, Epikurosçular , Piron Felsefesi, Skeptik Felsefe ve Rasyonelciler ile ilgili makalelere kısaca bir göz atmalısınız ya da benim gibi kitabı okurken ara ara makaleleri okur notlar alırsınız ama bu biraz zaman alıyor, belirteyim.Zira hepi topu 150 sayfalık kitabı 2 haftada bitirebildim.
Kitap, 12 farklı başlık altında toplanmış denemelerden oluşuyor ve her denemede farklı akımları ve savunduğu görüşleri belirtip kendi düşüncesini doğrulama yoluna gidiyor, bu yönüyle makaleye de yakın diyebiliriz.
Peki Hume hangi soruya cevap bulup, kendi düşüncesini kanıtlama yoluna gidiyor?
"Mucize olanaklı mıdır?"
Rasyonelciler, insan zihninde bilgilerin doğuştan çıktığını ,her şeyin nedene bağlı olduğunu savunuyor, adamlar gerçekçi.Hume ise,bilgilerin doğuştan değil alışkanlıklarla çıktığını savunuyor.
Hume'a göre ; Deney dünyasında olanaklı değildir, nedenselliğe tecrübelerden sonra inanabiliriz.(Eee Hume 'un Empirist bir filozof olduğunu düşünürsek, başka bir görüş savunamazdı.) Nedensellik diye zorunlu ilişki yok; deneyimle, izlenimle doğrulayabiliriz bunu, diyor.
Genelleme yapıyor insan zihni için, insan bunu anlıyor ama bu alışkanlığını değiştiremiyor, aklı çıkarım yapıyor görüşünü savunuyor.
Epikurosçular, aklı ön planda tutuyor,dini öğretileri reddediyor, dünyaya uygun yaşamak insanı mutlu eder, bunun için önyargı ve kuruntulardan kurtulmalı insanlar, Tanrı ve ölüm korkusundan da kendisini kurtarmalı diyor. Huma ise, duyu sonucu elde edilen izlenimdir önemli olan, akıl değildir, akıl bizi yanıltabilir diyor ve kumsalda yürüyen bir insanın ayak izlerinden örnek veriyor.
Kumdaki tek ayak izini gördüğümde bunun için akla gerek yoktur deneyimle burdan bir insan geçtiğini ve diğer ayak izini de dalgaların sildiğini anlarım diyor, arkadaşı ise bunun için deneyime gerek yok akılla da bu sonuca varabilirim diyor (Haklılar, Epikurosçuyum). Aslında birbirine çok yakın görüşler, Hume tümevarım, Epikurosçular ise tümdengelim yöntemini savunuyor sadece.
Kitabın 12., yani son bölümünde ise Skeptik Felsefe'den(Kuşkuculardan) bahsediyor.Skeptik Felsefe'nin bir ileri boyutu da Pironcular.Fakat, onlarla birleştiği bir nokta var, Matematik.Hume'a göre soyutlama olmadan bilgi ortaya çıkmaz. Doğada matematik insan zihninin soyutlaması sonucu elde edilir. Bu konuda Skeptiklerle aynı şeyleri düşünse de daha sonra onlardan asla kalıcı bir iyilik gelmeyeceğini belirtip"Derdin ne? Tüm bu merak uyandırıcı araştırmalarla öğrendiğin şey ne?" [syf. 159] sorularını yöneltip Skeptiklerin her şeye kuşkucu yaklaşmasını eleştiriyor. (Bu Hume çok geçimsiz arkadaşlar.)
Canlarım kısaca toparlayacak olursak:(umarım yapabilirim ) İnsanın tek tek şeyleri deneyimlemesi sonucu ortaya çıkan sonuçları, diğer başka şeylere genellemesini problemli buluyor Hume. Yani odada düğme var bastın lamba yandı, bu demek değildir ki diğer odadaki düğme de bu işe yarar.Bizim böyle düşünmemizin tek sebebi "TECRÜBE ve ALIŞKANLIKLARIMIZDIR".(En basit bu örnek aklıma geldi, ne edeyim, ben yandım dedim onlar yanmasın. ) Her olayı kendi içinde değerlendirin diyor kısaca.