Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Deneme Filmi
Bu tür de tipik olarak modernist bir buluştur. Bu kategorinin, ne kadar belirsiz görünürse görünsün, sanat sinemasının bu döneminde sorgusuz sualsiz bir geçerliliği vardır. Film yapmanın deneme yazmak gibi olması gerektiği fikrini 1940’ların sonunda Astruc ortaya attı. İmgelerin zamandizinsel öykü anlatımı geleneklerinden ziyade soyut düşünce mantığıyla birleştirildiği bir film yapısını önerdi. Deneme filminin avangarddan farklı bir anlatısal olmayan sinema ideali vardı. Astruc soyut sinema hareketine ya da gerçeküstücü avangarda katılmayı istemedi. Sinemanın felsefi deneme yazmanın entelektüel düzeyine ulaşmasını istedi. Ve modern dönemde yönetmenlerin amacının kesinlikle kendi filmiyle özel bir felsefi, politik ya da ideolojik tartışmaya, filminin odağını o özel tartışmanın soyut (genellikle sözlü) argümanlarına çevirerek katkıda bulunmak olduğu birkaç örnek bulduğumuz için, meşru olarak deneme filmlerinden bahsedebiliriz. Deneme filmi bir avangard film değildir, ancak ticari sanat-fılmi pratiğindeki en kişisel türdür. Bu filmler tutarlı bir resimli senaryo taslağına (storyboard) sahip olabilirler ya da olmayabilirler, ancak olsunlar ya da olmasınlar, onların başlıca amacı, öykünün yalnızca bir ya da daha fazla tezi anlattığı bir argümanlar hattını öne sürmektir. Bu zamandizinden ziyade filmin inşasına hükmeden argümanların kavramsal mantığıdır. Filmdeki farklı sahneler ve olaylar karakterlere özel davranışlardan ziyade kendi amaçlarını anlatma fırsatı sunar. Deneme filmi tamamen geç modem bir yaratımdır; onun atasını erken modern dönemde bulamayız. Bir filmi kişisel bir deneme yazma modelinde yapan auteur fikriyle yakından ilişkilidir. Deneme filmi çoğunlukla onları yapanlar tarafından deneme filmini modem filmin politik evresinin karakteristik bir türü haline getiren politik bir eylem olarak kullanıldığı için, geç modemizmin ilk döneminde de deneme filmi nadiren bulunur. Astruc’un kamerayla deneme yazma fikrini ortaya atmasından itibaren 1950’lerdeki Cahiers du cinéma eleştirmenleri bu tarz film yapımını kendilerine hatırlatan bir şeyleri keşfetmeye istekli oldular. Örneğin Jacques Rivette daha Rossellini’nin İtalya’da Yolculuk (Viaggio in Italia [Journey to Italy], 1954) filminde deneme filminin ilk kez gerçekleştiğini gördü: “Artık mükemmel netlikle sinemaya deneme olasılığını sunan... İtalya’da Yolculuk var.” Bu türü Godard ile ilişkilendirenlerle hemfikir olsak bile, bu gerçekten çok uzak değiliz. Godard’in modern sinema üzerindeki en istikrarlı ve uzun erimli etkisi onun Hayatını Yaşamak (1962), Evli Bir Kadın (Une femme mariée, 1964), Erkek-Dişi {Masculin féminin: 15 faits précis, 1966) ve Ona Dair Bildiğim İki-Üç Şey {2 ou 3 choses que je sais d'elle, 1966) filmleriyle ilişkili olabilir. Bunlar onun karakterlerini toplum, politika, aşk, seks ve sanat üzerine yorumlarını yapabildikleri durumlara yerleştirmek için sinema-gerçek’i (kendine gönderme yapan belgesel biçimi) kullandığı temel denemeleridir. Özellikle Erkek-Dişi ve Ona Dair Bildiğim İki-Üç Şey’de filmlerin anlatıları karakterlerin monologlarını ya da uzun uzadıya, ara sıra doğaçlama yaptıkları diyaloglarını söyledikleri sadece gevşek bir şekilde ilişkili olan durumlardan oluşur. Bunların gerçek sinema-gerçek filmleri olmadıklarını söylemek önemlidir. Bunların hepsi çoğu zaman Godard’ın o anda mekanda doğaçlamayla okuduğu metinleri tekrarlayan profesyonel oyuncuları kullandı. Ancak Godard bu filmlere aşırı derecede popüler olan kendine gönderme yapan bir belgesel stili kazandırdı. Özellikle Hayatını Yaşamak'in Alexander Kluge’nin Düne Veda (1966) ve Alain Tanner’ın La salamandre (1971) filmleri üzerinde önemli bir etkisi oldu. Godardyen sinema-gerçek tarzı deneme filminin en önemli takipçileri arasında Bernardo Bertolucci, Vilgot Sjöman, Alain Tanner ve Alexander Kluge sayılabilir. Jean-Marie Straub savaş sonrası Almanya’da savaşla ilgili birbirine zıt deneyimleri ve anılan olan insanlar arasında uzlaşma olasılığı üzerine dramatize edilen bir düşünme olan Barışmamışlar (Nicht versöhnt öder Es hilft nur Gewalt wo Gewalt herrscht [Not Reconciled], 1965) ile deneme filmi türüne çok özgün bir katkıda bulunmuştur. Godardyen tarzdan alınan ama uç noktaya taşınan özelliklerden biri, karakterlerin ifade ettiği felsefi ve şiirsel stil ile onların hakkında konuştukları durumların kabalığı arasındaki zıtlıktır. Straub sinema-gerçek stilinin yerine Bressoncu minimalizmi geçirdi. Deneme filmleri bazı sosyalist ülkelerdeki yönetmen arasında çok popülerdi, çünkü bu tür onlara başka türlü ifade edemeyecekleri politik düşünceleri söyleme fırsatını verdi. Macaristan’da András Kovács ve Péter Bacsó 1960’ların sonunda ve 1970’lerin başında filmlerini bu türde yaptılar ve Küba’da Memorias del subdesarrollo (Memories of Underdevelopment,1968) ile ünlenen Tomás Gutiérrez Alea bu türü temsil eder. Bu film bu türün bütün önemli özelliklerini gösterir. Devrimden sonra birçok insan ülkeyi terk ederken, karısı da dahil ailesi ülkeden ayrıldığı sırada bir adam Küba’da kalmaya karar verir. Tek başına kalır ve Havana’da amaçsızca dolaşır, bu arada ses kuşağında sürekli olarak onun kendi yaşamı, Küba, devrim, burjuvazi, seks, savaş ve kapitalizm hakkındaki düşüncelerini duyarız. Onun görüntülerinin arasına bol miktarda belgesel görüntü, televizyon haber yayınlarından alıntılar yerleştirilir. Bu film her ne kadar bir yan öyküyü içerse de bir öykü hattı boyunca oluşturulmaz. Bu yan öykü sokakta tanıştığı, seviştiği bir kızla ilgilidir ve kızın ailesi onu kızlarıyla evlenmeye zorlar. Film dramaturgi kurallarına uygun olarak değil, ancak yönetmenin anladığı haliyle azgelişmişlik anlayışının (ağırlıklı olarak Amerikan emperyalizmiyle ve kültürel geri kalmışlıkla ilgili olarak) net bir şekilde açıklandığını düşündüğü noktada biter. Deneme filmi soyut bir düşünce hattının mantığıyla oluşturulsa da, zihinsel yolculuk türünün bir parçası değildir. Deneme filminin amacı bir zihinsel evreni incelemek değil, bir argümanlar sistemini oluşturmaktır. Godard’ın 1967’den itibaren başlayan ikinci dönem filmlerinin çoğu bu kategoriye dahil edilebilir, ancak onun politik mesajı daha radikal ve odaklanmış hale geldikçe sinema-gerçek stilini terk etti. Ona Dair Bildiğim İki- Üç Şey (1966), Çinli Kız (La chinoise, 1967) gibi filmlerle başlayıp, Bilmenin Tadı (Le gai savoir, 1968) ile devam ederek, onun filmlerinin gerçekten tamamı Jean-Pierre Gorin ile (1969-1972, Dziga Vertov grubu), Numara İki (Numéro deux, 1975), Burada ve Başka Yerde (Ici et Ailleurs, 1975) ve Nasıl Gidiyor? (Comment Ça Va?, 1978) ise Anne-Marie Miéville ile ortak yönetildi. Fellini de 1978’de 1970’lerde İtalya’daki demokrasiyle ilgili düşüncelerini ifade ettiği Orkestra Provası (Prova d'orchestra, 1978) adlı bir deneme filmi yaptı. Deneme filmi 1970’lerin sonundan başlayarak hızla ortadan kalktı ve bu geleneğini fiilen sürdüren tek AvrupalI yönetmen, kariyerine 1980’lerin ortasında başlayan Nanni Moretti olmuştur.
··
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.