Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ali Ulvi Bey, İhsan Efendi' nin son dönem şiirine duyduğu merak, sevgi ve vukufunu yansıtan şu görüşlerini naklediyor: İhsan Efendi, bana şiiri sevdirdi ya, artık o hâle geldim ki her fırsatta ders içinde bile bir vesile bulup, bahsi şiire kaydırıyorum... İhsan Efendi, Akif'ten sonra, Namık Kemal ile Ziya Paşa'yı da sever, okurdu. Fakir o günlerde Abdülhak Hâmid'i de okumaya başlamıştım. Kendisine bundan bahsedince şunları söylemişti: "Vaktiyle gençliğimde, ben de Hâmid'i okudum. Akif Bey'i tanımadan önce idi. Hatta Hâmid'i, bir dâhi olarak görenlerden idim. Fikret, Hâmid için, Dâhî-i A'zam, der... Fakat Akif'i tanıdıktan sonra, onun şiiri niçin yazdığını ve memleketin derdini, davasını gözümle gördükten sonra takdir ölçülerim degişti. Bir de Hâmid'in şiirleri, insanoğlunun halledemeyeceği, kimsenin sırrına vâkıf olamayacağı meselelerdir. Ölüm bahsi... Nedir? Ne aslı bilinir, ne çaresi bulunur! Ağla dur... İnsan ölmüş; facia, felaket Peki sonra?" Akif ve Hâmid konusunda Hocamız İhsan Efendi şunları anlatmıştı: "Bir gün Akif Bey'le konuşuyorduk. Kendisine sordum: - Efendim, kudret-i şairane itibariyle, Hâmid'le kendinizi nasıl bulursunuz? Şöyle cevap vermişti: - Hâmid'le benim aramdaki fark şudur: Ben yükseldiğimde Hâmid kadar yükselemem. Alçaldığımda da o kadar alçalamam. Bence, yükselemem demesinde tevazu vardır. Akif, Hâmid'den fazla yükselmiştir. Metafizik, ilahi ruha, imana ait, tevhide dair bahisler, Akif'te daha açık, daha olgun ve daha dolgundur. Hâmid'de de iman vardır. Fakat daha çok felsefi mülâhazalar felsefi ilhamlar hâlindedir. Şüphelerle doludur. Kâfir denmez; münkir, mülhid denmez; fakat Hâmid'de şüpheler vardır. Akif Bey'de, bütün düşünceler, mülâhazalar sonunda yine teslimiyete varır. Akif Bey'in ilhamları, Kur'ân-ı Kerîm'den, vahiyden ve Resulullah'tan alınan ilhamlardır.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.