Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin adıdır. Kelimenin sonundaki ek, yerine göre mensupluk, sevgi, taraftarlık gösteren bir ektir. Türkçülük de Türk sevgisi ve taraftarlığı demek olduğuna göre kelime, yerinde kullanılmıştır. Başka milletlerin Türk taraftarlığı ve Türk sevgisi bu kelimeyle ifade olunmaz. Zaten başka milletlerin Türk’ü sevmesi de gerçekten bir sevgi değil, geçici bir nezaketle menfaat icaplarına, siyasi zaruretlere işarettir. Hakiki olarak Türk’ü Türk’ten başkası sevemez. Türkçülük bir ülküdür. Ülküler milletlerin manevi gıdasıdır. Ülküsüz milletlerin en talihlisi nihayet silik ve sönük kalmaya mahkumdur. Eğer bu millet talihli de değilse onun sonucu yenilmek, ezilmek, haritadan silinmek, hatta yok olmaktır. Ülküler hakikatle hayalin karşısından doğmuş olan, düne kadar bakarak yarını arayan, milletlere hız veren ve uğruna ölünen büyük dileklerdir. Milletler ölebildikleri kadar yaşama hakkına maliktirler. Türkçülük, büyük Türk ilinde Türk uruğunun kayıtsız-şartsız hakimiyeti ve istiklali ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsüdür. Bu ülkü, geçmişte bir kaç defa gerçekleşmişti. Büyük Türkçülük ülküsü ve inancı ile yetişen gençlik sayesinde yarın yeniden gerçek olacaktır. Türkçülük dün bir kaynaktı; bugün çaydır. Yarın coşkun bir ırmak olacak ve önünde, yabancı duygu ve düşüncelerden gelen bütün engelleri yıkacaktır. Türkçülük dört kaynaktan geliyor: 1-      Kökü çok eski olan Türk uruğunun bilinçaltında yüzyıllardan beri  yaşıyan milliyetçilik: 2-      Tanzimat’tan sonra, Avrupa’daki milliyetçiliklere benzeyen halkçı bir hareketin bizde de gerçekleşmesini isteyen milliyetçilerin hareketi: 3-      Devletimizin içindeki yabancı unsurların ihaneti dolayısıyla doğan tepki: 4-      Türklerin 200 yıldır çektikleri büyük sıkıntılar ve geçirdikleri felaketlerin getirdiği uyanıklık. Bu dört kaynaktan gelen düşünceler birbiriyle karışıp yoğrularak bugünkü Türkçülük ortaya çıkmıştır. Türkler, Türkçülükle güçlenerek kurtulacak, ilerleyecek, yükselecektir. Bir millet yükselmek iradesini taşımazsa, kendine güveni olmazsa, başkalarını taklitten başka bir şey yapamazsa, geçmişiyle övünmezse, başkalarından üstün olmak istemezse, ülkü için ölümü göze almazsa, savaştan korkarsa o millet içinden çürümüş demektir. Bugün ülküler ve kahramanlar çağında yaşıyoruz. Geçmiş haklara dayanılarak davaların öne atıldığı, hesapların görüldüğü günlerdeyiz. Kan çağlıyanları, kılıç şakırtıları ve gülle sesleri içinde yarının neler hazırladığını bilemiyoruz. Bu kasırga arasında, milletlerin yalnız geçmişlerini hatırlayarak milli ülkülerine yapıştıklarını görebiliyoruz. Mazisi olmayan, yahut da unutan, milli ülküsü bulunmayanlar devriliyor. İnsanlığın tarihinde büyük kasırgalar eskiden zamana zaman gelip geçerdi. Gitgide bu kasırgalar sıklaşıyor. Bu gidişle tarih ebedi bir kasırgadan ibaret kalacak gibi gözüküyor. Bugün ayakta kalabilmek için eskisi kadar sağlam olmak yetmiyor. Çok güçlü, çok sağlam, çok sert ve çok yürekli olmak gerekiyor. Bunun için de bizim birinci şart, Türkçülük ülküsüne sıkısıkıya yapışmaktır. Şaşıran, ürken, sapıtan, milletleri tarih bağışlamıyor. Türkçülük ülküsü bizden amansız bir vazife ahlakı istiyor. Subay hiç yorulmadan altı saatlik talimini yaptırırsa, öğretmen bıkmadan öğreticilik işini yaparsa, memur sinirlenmeden halka kolaylık göstermekte devam derse, doktor herşeyden önce yurttaşlarının sağlığı ile ilgili olursa, öğrenci herşeyen önce dersini öğrenmeye çalışırsa ve bütün vasifeler rütbeler arasında ne cakai ne de gösteriş, ne dalkavukluk, ne de ilgisizlik olmadan bir ahenk kurulursa: aşağıdakiler yukarının buyruğunu ukalalık saymaz, yukarıdakiler de aşağının doğru ihtarlarına kızmazlarsa, bütün karşılıklı işlerde, görüşme ve konuşmalarda ne ikiyüzlülüğe kaçan nezaket ne de kabalığa kaçan sertlik bulunmazsa, vazifenin bizden istediği şey yapılmış olur. Gerçekten Türkçü olmak kolay değildir. Her önüne gelen olamayacağı gibi, her Türkçüyüm diyen de Türkçü sayılamaz. Her Türkçü, bulunduğu yerin vazifesini inançla yaparsa Türkçülük ülküsü sağlamlaşır, Türkçülük güçlenir. Türkçülerin ilk işi, vazifelerini arınmış gönül ve inanmış yürekle yapmaktır. Nihal ATSIZ, Orkun , 6 Ekim 1950, Sayı: 1
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.