Kitabı ilk okuduğumda "roman içinde oyun, oyun içinde roman" olduğunu biliyordum. Ancak romanın iç içe geçmiş oyun ve öykülerin girift bir bilmecelerle dolu bir kitap olduğunu kitabın yazarı İbrahim Aslaner ile yapacağımız söyleşiye hazırlanırken fark ettim. Gelişen postmodernizm akımıyla birlikte pek çok tür birbiriyle daha sıkı fıkı olmuştur fakat bu roman geleneksel roman algısına selam durmakla birlikte yeni şeyler denenmesi açısından benim dikkatimi celb etti. Esasen yazarını tanımam da bunda etkilidir fakat aslolan metindir. Bu metin sizi bir "düş"e mi çağırıyor yoksa bir "uğultu"dan mı ibaret okuduktan sonra siz karar verin. Bu kitap beni bir düşe davet etmişti elbette. Okuru sağ olsun.
Kitap üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi izlemek için linke tıklayabilirsiniz.
youtu.be/hZMZe5RuxcM