Devletin dine bağlanması sisteminde siyaset ve idareye diyanet ve din adamları hâkim olduğu gibi, dinin devlete bağlanması sisteminde de, onun tamamiyle aksine olarak, diyanete siyaset ve hükümet adamları hâkim olur. Dinî müessese ve teşkilatı onlar kurar, onlar kapar, onlar idare eder. Din adamlarını vazifeye onlar tayin eder, onlar mükâfatlandırır, cezalandırır, hattâ onlar doyurur. Hülâsa bu sistemde hükümet adamları bütün dînî hareket ve hayatı ellerinde tutarlar ve diniyata diledikleri gibi istikamet vererek onu politikalarının, sadık bir hizmetkârı görmek isterler ve bu yolda tabiatıyla feci bir siyasi taassuba ve körlüğe saplanırlar. Dine bağlı devlet sisteminde din adamları nasıl birer Sezar kesilirse, devlete bağlı dîn sisteminde de hükümet adamları ve her cins huydan politikacılar birer fuzuli din doktoru ve ehliyetsiz reformatör rolü oynamaya kalkışırlar. Dinin asırlar içinde yerleşmiş, örfi ve tarihi birer hakikat kıymeti almış olan akîde ve erkânı, usûl ve âdabı üzerinde, tıpkı oyuncaklarıyla oynayan çocuklar gibi, oynamaya yeltenirler. Diyanete ve dinî hayata dair indî kararlar vererek bunları jandarma ve polis kuvvetleriyle icraya kalkışırlar. Din adamlarına ve dini müesseselere karşı memleket havasında bir soğukluk ve efkarda bir düşmanlık yaratmağa kalkışırlar. Memlekette Allahsızlığı bir moda haline koyarlar. Maneviyatla alay ederler. Diyanete karşı lâubaliliği ve din adamlarına karşı hakaret etmeyi bir nevi ilerilik gibi gösterirler. Bu sistemin mekteplerinde çocuklara dinden yâlnız onu tezyif için bahsedilir. Tarih ve felsefe dersleri gibi kültüre ait ders kitaplarında çocuklara,açıktan olmazsa, hileli ve örtülü bir şekilde din aleyhtarlığı telkin olunur. Dinin devlete bağlanması sisteminde mabedin muhtariyeti hattâ başlı başına bir varlığı kalmaz. Onun varlığı sırf hükümet adamlarının müsaadesine bağlıdır. Bu sistemde, sırf cehaletlerinin verdiği küstahlığa güvenen bir takım politika düşkünleri devlet kuvvetlerine arkalanarak taştıkça taşarlar, ortalığı tehdit ve tedhiş havasına boğarlar: Bu havadan faydalanarak diyaneti ve dindarları binbir şekilde tahkire kalkışırlar. Bu sistemde din namına konuşma ve dinin erkânından olan talim ve tedrisi, neşir ve telkin vazifelerini yerine getirme yasaktır. Böyle bir hareket müthiş bir suç teşkil eder. Bu sistemin politikacı taraftarları, din adamlarından ve dindarlardan tezyifkâr bir lisanla bahseder ve devlet kuvvetlerini dindarlar aleyhine teşvik ederler. Hülâsa, devletin dine bağlanmasını hukuken ayırd eden nokta, cismanî kuvvetlerin ruhanî hâkimiyete tâbi kalması ve yukarıda dediğimiz gibi, devletin din kanunlarıyla idare edilmesidir. Berikini, yâni dinin devlete bağlanması sistemini ayırd eden nokta ise, tamamiyle aksine olarak, ruhaniyetin maddi ve cismani kuvvetler eline ve emrine geçmesidir. Dinin devlete bağlandığı memleketlerde dini teşkilat ve personel devlet kadrosu içine alınır. Personeli memurlaştırılıp emir kulu haline konulan dini teşkilâtın hiç bir nevi muhtariyeti ve karar selâhiyeti kalmaz.