Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ölümüm kendi elimden
Gece boyunca ölümü düşündüm, öldürmeyi düşündüm. Katil gibi değil, inançsız bir insan gibi kendimi öldürmeyi. İntihar! Bana çok uzak olan kendi canını alma arzusuna ilk defa bu kadar yakın olduğumu hissettim. Sabahın ışıklarıyla birlikte iki kitap, bir defter, bir kalem, ve arabamın anahtarlarını alarak evi terk ettim. Telefon masamın üstünde, karım ve çocuklar evin bir yerlerinde, ben, iki kitap, defter ve kalem bir derenin kenarında tabiatın sesleriyle birlikte uzaktan gelen ezan sesiyle oturuyorum. Arada bir gök gürültüsü duyorum, içimdeki fırtına ile doğanın fırtınası çarpışıyor sanki. Derenin şarkıları ve esen rüzgar huzur verici gibi görünüyor. Lakin yine de huzuru hissedemiyorum. Uzun süre uyumak istiyorum, uzun süre... Derenin karşısına geçerken kullandığım köprünün ahşap zemini musallah taşını hatırlatıyor, arabanın bagajından alıp oturduğum sandalyenin rengi tabuta sarılan yeşil örtüyü, esen rüzgar ruhumun bedenden ayrılışını... Kucağımda iki kitap sesszice yatıyor, kalem elimde bu satırları yazıyor, gözlerim kapanıyor, bir kuş ötüyor, dere çağlıyor, gök ağlıyor. Arada bir, kocaman bir göz yaşı tenime isabet ediyor, kafamı kaldırıp bakmıyorum ağlayan bulata. Yolculuğumun planlamasını yapıyorum. Geçmişi, gelecek umutlarının muhasebesini çıkartıyorum, bir nevi günah çıkartmak. Saçma benzetme diyorum, inançlara ters, yaşama son vermek de öyle ya! Mühürlenmiş kalbimden başka bir cevap bulamıyorum. Gözlerim kapanıyor, artık daha fazla yazamayacağım. Uyumuşum galiba, hatırlamıyorum, ölmüş olacak değilim ya, ölüm üzerine henüz çalışmamı bitirmedim ki. Notlarımı yazmadım en azından. Bir çıtırtıya baş çeviriyorum, köprünün başında bir beden, bir ses, bir gölge, bir bezginlik, bir insan, hepsi bir arada bana bakıyor ve konuşuyor. Suyun şarıltıları arasında, rüzgarın alıp götürdüklerinden kalan sözcüklerin sesi adamın ağzından bana doğru geliyor lakin ne dediğini anlamıyorum. Doğruluyorum sandalyemde, oturuşumu düzeltiyorum, adam ağır ağır köprüde yürümeye başlıyor, musallah taşım diyorum içimden, her adım yıllar sürüyor sanki, her adımda ben muhasebemi yapıyorum, seviniyorum kendi katilim olamayacağım diye, bu adam benim canımı alacak diye düşlüyorum, lakin çok yavaş yürüyor, asırlarca sürecek sanki kısacık köprünün üstünden geçmesi. Gölgesi nerede diyorum, gölgesi yok galiba, daha da umutlanıyorum, Azrail bu olsa gerek diyorum. Yanıma sokuluyor, ben sadece bakıyorum, diz çöküyor yavaşça, bu yavaşlık köprü yolculuğundan hızlı, bakıyor bana, öylece bakıyor. Rüzgar esiyor, kuş sesi duymuyorum, derede akmaz oldu sanki, kafamı kaldırıp göğe bakamıyorum, gözlerim sadece adama bakıyor, zihnim hesaplaşmaya devam ediyor, kalbim daha hızlı çarpıyor, adamın dudakları açılır gibi oluyor. Açılıyor da ve bir şeyler söylüyor. Duyuyorum, anlıyorum, acıyorum, içimde ıslaklık hissediyorum, içime doğru ağlıyorum. Bekle gibi işaret yapıyor, köprünün karşısına çok hızlı geçiyor, gözlerimle takip ediyorum, sanki bir bacağı onunla yürümüyor, o bacaklarından birini çekiyor gibi ilerliyor. Gözden kaybolunca kucağımda uyuyan Furuğ’un kitabını acıyorum, kitabı henüz uyandıramadan -bir iki sayfa ancak okuyorum- bir çıtırtı duyuyorum. Adamı ve kadından bir gölgesini görüyorum. Adam ve kadından gölgesi, yaklaşıyor! Köprünün karşısına geldiklerinde, bir adam ve kadın görüyorum bu kez. Adam kadına başıyla bir işaret yapıyor ve kadın köprüde yürümeye başlıyor. Siyaha dönüşmüş kıyafetler içindeki kadın, yanıma yaklaşıyor, oturduğum yerden kalkmaya çalışıyorum, bir el işareti ile beni engelliyor, aralanan dudaklarının arasında eksik dişlerini görüyorum. Saçlarımı okşuyor, dudakları kıpırdıyor, dua okur gibi. Bir süre bu şekilde duruyorum, adam köprünün başında, kadın yanımda… Kadının dudaklarının kıpırdaması son bulunca, sanki kimseler duymasın diye kulağıma sıcak nefesini hissettirerek, üç defa evine git diyor. Bir şey soramıyorum, bir şey düşünemiyorum, bir ürperme hissiyle ayağa kalkıyorum. Rüzgar esiyor, dere çağlıyor, kuşlar ötüyor, güneş açıyor. Ben, umutla eve dönüyorum! Ev buz gibi, karım ve çocuklar geldiğimi fark etmiyorlar bile, yokluğumu fark ettiler mi diye düşünüyorum. Birazdan banyoda kendimin katili olacağım. İhtiyar
··
56 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Ggokche okurunun profil resmi
Çok ağır geldi
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.