Raşid Halifelerin devletleri zühd, takva, salah ve diyanet üzerine
kurulmuş, hakkaniyet ve adalet ile desteklenmiş bir hükumet
idi. Hulefa-i Raşidin salah ve takvadan dolayı çok basit bir
hayat geçirmişlerdir. Onların döneminde hilafet makamı bir
hükumet başkanlığından daha çok dini bir makamdı. Halifeler
adi ve basit bezden elbise, liflerden yapılmış ayakkabı giyerlerdi.
Taşıdıkları kılıçların askısı da liftendi. Sokaklarda
halktan biri gibi gezerlerdi. En adi bir adam ile konuştukları
zaman bile, ondan kendi sözlerinden daha sert, daha şiddetli
sözler işitir ve buna sabrederlerdi. Raşid Halifeler kendilerinin
özelliği olan bu tür tavır ve davranışları, lslam dininin
kurallarından sayarlardı. Halk üzerindeki egemenlik ve saygınlıklarını, karakterlerini oluşturan salah, takva, adalet, ihsan
ve yüce ahlak ve samimi yaşantılarıyla örnek olarak sağlıyorlardı.
Hulefa-i Raşidin'in yiyecekleri de halkın en fakirlerinin yemeklerinden daha sadeydi. Onların bu konuda böyle mahrumcasına bir kanaat ile yetinmeleri yokluktan veya acizlikten ileri gelmiyordu. Bu dar ve sıkıntılı yaşamı kendi halklarından fakir olanlarla aynı sıkıntıları paylaşmak, böylece onların gönüllerini hoş tutarak memnun etmek için tercih ediyorlardı. Çoğunlukla kendi gelirlerinden ellerine her ne geçerse hepsini fakirlere verirlerdi. Örneğin Hz. Ali kendi şahsi mülklerinden aldığı gelirlerin çoğunu, her zaman fakir ve ihtiyacı olanlara dağıtırdı.