Yapımcı David O. Selznick, Hitchcock'un psikanalitik dramı Spellbound'ın (Öldüren Hatıralar, 1945), yönetmen Alfred Hitchcock, yıldız oyuncu Ingrid Bergman ve yazar Ben Hecht'ten oluşan başarılı ekibini yeniden bir araya getirmiş ve romantik bir casusluk hikayesiyle ilgili bu olağanüstü projeye gelişme aşamasında önderlik etmiş olsa da (adeti olduğu üzere kadroyu memorandum sağanağına tutarak) sonunda tüm paketi RKO Stüdyoları'na sattı ve Hitchcock'un filmin yapımını bizzat üstlenmesine olanak sağladı. Selznick'ln yaşam öyküsünü yazan David Thomson bile Selznick'in işin içinde olmayıp filmi mahvedememiş olması sayesinde filmin bu kadar güzel olduğunu itiraf eder.
2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru, çekici ajan T.R. Devlin (Cary Grant), hü küm giymiş bir vatan haininin kızı olan ve serbest bir yaşam süren Alicia Huberman'ı (Bergman), Arjantin'deki bir grup Nazi'nin arasına sızmak üzere ikna eder. Kendisini başıboş, amaçsız bir yaşamdan kurtaran bu adama aşık olan Alicia, Devlln'in onu başka bir adamın kollarına bıraktığını hissedince, kendisine babacan bir tavırla yaklaşan faşist Alexander Sebastian'la (Claude Rains) evlenir. Alicia, Sebastian'ın canavar ruhlu otoriter annesinin (Sapık filmindeki Norman Bates'in annesi Bayan Bates'in sağ kalmış hali olabilecek türden bir kadın) nefretini kazanır. Hitchcock'un, klasik gerilim mekanizmasını işleterek çektiği bir sahnede, meleksi Alicia ve şeytani Devlin'in şarap mahzeninde gizlice araştırma yaptığı bir parti esnasında bir uşak mahzene iner. Bu sahnede, en basit ama konu açısından en belirleyici ayrıntı ortaya konur: Şarap şişeleri, Nazi'lerin atom bombası yapımında kullanacağı uranyumla doludur. Sonuç, Alicia ve Devlin'in sırrının keşfedildiği işkence gibi bir an olur, ancak Sebastian, karısının casus olmadığına, sadece sadakatsiz olduğuna İnandırılır.
Aşktan da Üstün'ün yoğun aşk üçgeni dramı, izleyiciyi üç başrol oyuncusu hakkındaki hislerini sürekli değiştirmeye zorlar. Film aynı zamanda, Grant ve Bergman arasında dönemin beyazperdedeki en uzun yakın plan öpüşmesinin yaşandığı görkemli bir aşk hikayesi. Pırıl pırıl siyah-beyaz görüntülerin ortaya konduğu ve oyuncuların müthiş çekicilik (ve oyunculuk) sergilediği filmin son bölümünde, canavar ruhlu annenin, Allda'nın zehirlenmesine nezaret etmesi, fazlasıyla sinir bozucudu