Dünya ile kendisi arasındaki uzak mesafeye mahkum edilen YABANCIAbsürt kelime anlamı olarak duymayan, sağır duygusuz ve hissiz.
Absürdizm ise herhangi bir yaratıcı olmadığından insanlığın evrende bir anlam bulmasına yönelik uğraşlarının boşa bir çaba olduğunu ve eninde sonunda bu anlam uğraşının başarısız olacağını söyleyen felsefi düşünce akımıdır.
Kitapta Meursault'nun yabancılaşma, toplumda anlamsızlaşma, olaylara nesnel yaklaşması anlatılır.
Çok fazla " fark etmezdi"," bir şey değişmedi" cümleleri geçiyor yani hayatın olaylar karşısında bir "anlam" ifade etmediği yaşamın anlamsız olduğu kadar saçma olduğu ve neden böyle olduğunun bilinmemesidir. Yaşam anlamsızdır çünkü absürttür. Absürt olduğu için de anlamsızdır. Yaşam insanlığın karşısında duygusuz ve hissizdir. Yaşam absürt olduğu için ölümle son bulur. Saçma olanın sonu ölümle biter ve absürt bir yaşam çok daha absürt bir ölümle sonlanır. Absürt işte...
" Hayat yaşadığmız zahmetine değmez"
bu cümleyi okuduktan sonra Camus'nün intiharla ilgili düşüncelerini merak etmeye başladım anlamsız yaşam nasıl son bulur?
İntiharın felsefe de çözülemeyen tek sorun olarak görür. Ve intiharı doğru bulmaz çünkü absürt yaşamı daha absürt bir şekilde sonlandırmak olur. Yani acıyı daha büyük bir acıyla bastırıp bir öncekini unutmak gibi. Dine sığınmakta onun için felsefi bir intihardır.
Meursault dediğim gibi olaylara nesnel yaklaşan annesinin ölümüne pek fazla üzülmeyen, birlikte olduğu kadına seni sevip sevmememin ne önemi var ki?, hayatımda bir değişiklik olmadı, aynı zamanda tüm mutluluğu birkaç saat denizde yüzmekten ibaret olan bir yaşam...
Kitabı okuduktan sonra bence Victor Hugo'nun Bir İdam Mahkumunun Son Gününü okuyun sahneleri kafanızda daha iyi canlandıracaksınız