Geçmişi geri getiremezsin ama şimdiyi değiştirebilirsinGılgamış isminin anlamı’her şeyi bilen, gören’ demek..
Sümerlerin kralı Gılgamış da krallığı boyunca ölümsüzlük dahil her şeyi bilmek için inatçı kişiliği ile mücadele etmiş bir kral..
Türkiye’de akademik eğitim alıp resmi kurumların sınavlarına hayatlarının belli dönemlerinde hazırlanmış kişilerin çalıştıkları notlar arasında ‘GILGAMIŞ DESTANI’ hatırlayacakları âşina bir bilgidir ama sadece bu kadar..
Gılgamış Destanını dikkate almamızı sağlayan içinde bahsettiği TUFAN olayı..
Sümerler ayrı ayrı şehir devletleri halinde yaşamışlar ve kral GILGAMIŞ, bu şehir devletlerinden biri olan URUK şehrinin kralı..
Bu bir masal değil, hikaye değil, tarihte Gılgamış isminde bir kral gerçekten yaşamış.Nerden öğreniyoruz, Sümerler yazıyı ilk bulan ve bilgilerini kil tabletlere çivi yazısı ve Sümer dili ile aktaran ilk uygarlık..
Gılgamış denen kralın yönettiği URUK şehri, Kuran ve Tevrat’ta Nuh Tufanı diye bahsedilen olaydan yaklaşık 1000-1500 yıl sonra kurulmuş bir şehir..
Gılgamış ve Tufan olayından bahseden kil tabletler, Tevrat ve Kuran’dan önce Sümerler tarafından yazılmış..
Yani yeryüzünü büyük bir sel felaketinin kaplamasından kutsal kitaplardan binlerce binlerce yıl önce arkeolojik kazılarda ortaya çıkıp tasnif edilmiş Sümer tabletleri bahsediyor..
Gılgamış Destanını önemli kılan tarafı da bu Tufan olayından bahsetmesi ..
Bu kitabın yazılış sebebi yazarı Muazzez İlmiye Çığ tarafından kitabın önsözünde güzelce izah edilmiş..
Diyor ki; tabletler çok tahrip olmuş kırılmış epey boşluklar var..Ben bu tabletteki bilgileri ve Gılgamış Destanını öyküleştirerek anlatmak istedim diyor güzelde yapmış açıkçası..
Muazzez İlmiye Çığ Türkiye’nin İlkçağ Tarihi alanında yetiştirdiği ilk ve önemli uzmanlardan..Halen yaşıyor ve 106 yaşında..Osmanlı Devleti zamanında doğmuş:))
Uzmanlık alanı Hititoloji olmasının yanısıra Ankara Dil Tarih’e Almanya’dan Sümer uzmanı bir hoca geliyor Muazzez hanım bu hocadan Sümerlerinde içinde anlatıldığı Mezopotomya Uygarlıkları , Sümer ve Akad dilleri dersleri alıyor.Eğitimini tamamladıktan sonra atandığı görevinde yaklaşık 72 bin Sümerlerden kalma kil tableti tasnif ediyor ve arşivlere kazandırıyor..
Kendisi yaşayan tarih ve ilginç olabilecek bir mücadele içinde geçen hayat hikayesi var..
Benim dikkatimi çeken bir iki noktayı bu inceleme başlığı altında yazmayı uygun buldum..
Kadınların başörtüsü takma geleneğinin bir Mezopotamya Uygarlığı olan Akadlarla başladığını yazılı kaynaklarla dile getirince Türkiye’de 2007 yılında kıyamet kopmuş ve dava edilmiş Sümer uzmanımız..Bilin bakalım dava sonucunda ne olduğunu..
Bir celsede dava düşüyor:)))
Gılgamış Destanı içerisinde de bol bol gördüğümüz üzere tâ Milattan Önce diye ifade edilen zamanlarda Tevrat, İncil, Kuran’dan öncede toplumların tanınmış ama ölmüş kişileri arabulucu yapıp tanrılarından isteklerini dile getirdiklerini görüyoruz aktarılan bilgilerde..
Dini günlerde özellikle insanların evliya, veli olarak sayıp değer verdikleri türbelere gidip, ev, araba, eş, çocuk için dua ettiklerini biliyoruz..
Değişen bişi yok bakın geçmişte de böyleymiş şimdi de böyle..
Daha da ilginci İskandinav kültürlerinden tutun Güney Amerika’nın eski halkları Maya ve İnkalara, Hint Uygarlığından Çin Uygarlığına kadar doğudan batıya geçmişteki tüm toplulukların tarihlerinin bir döneminde farklı isimlerle anlarılan ama aynı olay var TUFAN OLAYI..
İncelemeye konu olan Gılgamış kitabında da bahsedilen Tufan olayında bizim Nuh Olayı diye bildiğimiz olay,UTANAPİŞTİM in başına geliyor yani bizim Nuh’umuz Sümerlerde UTANAPİŞTİM adıyla bahsediliyor..
Beni şaşırtan bir diğer ilginçlik Muazzez İlmiye Çığ ,Uruk şehrinin tapınaklarındaki rahibelerin o şehrin erkeklerine cinsellik dersi verdiğini anlattığı bölümler..Zaten sonradan bir araştırma kitabı da yazmış adı MABED FAHİŞELİĞİ olan..
Beni açıkçası kurulan cümlelerdeki bir akademisyenin hayal gücü şaşırttı ne demek istediğimi kitaptan ilgili alıntıyı buraya koyarak anlatmak istiyorum.
ALINTI
O biraz önce Tanrıça İnanna'nın tapınağındaki aşk odasında basrahibe Nındada ile geçirdiği unutulmaz saatlerin etkisinden henüz kurtulamamıştı. Ne kadar güzel ve cilveliydi rahibe! Bu kadar güzeli ve tatlısıyla karşılaşacağım hiç tahmin etmemişti. Bembeyaz çarşaflarla hazırlanmış yatak, etrafa konmuş tutsülerin iç gıcıklayan kokuları arasında o kadınlığının bütün hünerlerini göstermeye çalışmış, Gılgames de erkeklikte ondan aşağı kalmamıştı. Odalarının kapısı önünde çalınan harp, lir ve teflerin eşliğinde rahip ve rahibelerin birbirlerine karşılıklı söyledikleri coşku, tutku dolu aşk şarkıları sevişmelerini daha da çok körüklemiş, doyulmaz zevkler katmıştı.
(Muazzez hocanın hayal gücü beni şaşırttı:)))
Günümüz hayatımız içinde eski kültürlerin bilmediğimiz o kadar çok etkisi ve izleri var ki..
Şimdi insanlar bugünlerde kurban bayramına dair pek çok paylaşım yapıyorlar peki içlerinden kaç tanesi çok uzak bir geçmişte topluluk halinde bile yaşamayan konuşamayan bile insanların sunakları olduğunu tanrılarına kurban ritueli düzenlediklerini...
İnsanların çoğu hayatı kendi bildiği çerçeveye sığdırma becerisine sahip ve buna o kadar büyük bir kesinlik ve inançla bağlılar ki..
Bu her zaman bana tuhaf gelmiştir..
Her daim okuyalım aydınlanalım, önce kendimizi aydınlatalım..